Swap konusunu biraz açalım :
Elinizde TL varsa onu satıp istediğiniz para birimini
alabilirsiniz ve bunun için bir faiz ödemeniz gerekmez. Ama Elinizde TL yoksa
onu ödünç almak durumundasınızdır ve bunun bir maliyeti vardır. İşte bu Swap Faizi,
elinde TL’si olmayan yatırımcının; önce TL alıp, onu açığa satıp ardından
bununla USD almasının maliyetidir.
Swap, takas (Değiş-Tokuş) demektir. Paranın icat olmadığı dönemlerde
de insanoğlu takas yapıyordu. Mesela buğday verip meyve , sebze verip tahta
almak vb. Bu durumu trampa (takas)
ekonomisine benzetebiliriz . Swap piyasasında “alan” ve “satan” olarak iki
taraf bulunur ve bu iki taraf farklı iki para birimini takaslamaktadır.
Burada Long ve Short
kavramlarını açıklamakta fayda vardır:
“LONG ETMEK” bir şeyi SATIN ALMAK demektir. “SHORTLAMAK” ise elimizde var olmayan bir şeyi SATMAK demektir.
Ancak elimizde olmayan bir şeyi satabilmemiz için önce onu
ÖDÜNÇ almamız gerekir. Tabi ki ödünç almanın bir maliyeti vardır. Çünkü kimse size
malını bedavaya ödünç vermeyecektir.
Eğer bir malı Shortlayacaksak , yani açığa satacaksak “onun
değerinin düşeceğini öngörüyoruz ” demektir. O zaman önce o malı ödünç alır ve
onu açığa satarız.
Örneğin x malını ödünç aldıktan sonra 100 Liradan sattık ve
sonra o malı değeri düşünce 70 TL ye geri aldık. Bu işlemden 30 Lira kar
edildiği düşünülse de aslında bu NET kar değildir. Çünkü açığa sattığımız
günden geri aldığımız güne kadar geçen sürede işleyen Ödünç Alma Masrafını (Faiz)
ödememiz gerekir. 30 Lira kardan bu faizi ve
alım satım masrafları düşülünce geriye net karı kalır. İşte swap
faizlerinin artması fonlama maliyetini artırdığı çin bu net karı düşürecektir.
Yani bu rakam TL shortlamak (TL satmak) ; kısaca USD alabilmek için TL bulmaya
çalışmanın maliyetidir ve TCMB faiz oranlarıyla ilgisi yoktur.
Londra TL swap faizinin artmasını ise şöyle özetleyebiliriz
:
Yabancı yatırımcılar Dolar/TL nin yükseleceğini düşündüğü
için TL satıp Dolar almak istedi ancak ellerinde TL’si olmadığı için Londra piyasasından TL bulma yoluna gittiler. TL
bulmak da oldukça zorlaşmıştı. Çünkü Londra piyasasına TL sağlayan bankalar TL
miktarını kıstılar. Bunu nedeni ise Ağustos
2018 deki kanun maddesiyle Türkiye’de yerleşik Bankaların yurtdışı piyasalara
sağlayacakları toplam TL miktarı Öz sermayelerinin % 25i ile kısıtlı olmasıydı.
Şimdi yabancı yatırımcı bir yandan TL bulup onu satıp USD
almak istiyor ama bir yandan da TL bulma ve o TL pozisyonunu taşıma maliyeti
Yıllık %90 ve %200 lere çıkıyor. O zaman yapması gereken ; uzun USD pozisyonunu
kapatıp bu işe girmemesidir. Bu durumda da TL’nin Dolar karşısında düşüşüne SPEKULATİF
oynayan yabancı yatırımcı için caydırıcı bir önlem alınmış oldu. Aslında bu
durum TL’nin değer kaybetmesini önlemek adına olumlu bir hamle olarak
görünebilir ama konu o kadar da basit değil. Öyle olsa sonuna kadar TL arzını
azaltıp, Dolar/TL nin düşmesini sağlayabiliriz. Ama bunu uzun bir süre
yaparsanız yabancı yatırımcı, Uluslararası swap piyasalarından TL bulma
maliyeti artınca elinde Türk varlıkları varsa onları satarak TL bulur. Yani, Borsa’daki
Türk şirketlerine yatırımı varsa onları (Türk Şirketlerine ait hisse
senetlerini ) satar TL bulur ve bu durum Borsa endeksinde sert düşüşlere ve
kayıplara neden olur.
Ayrıca yine TL bulmak için Borsa satışından sonra elinde
Türk tahvili varsa onu da satar. Tahvil satışlarının artması doğal olarak tahvil
fiyatlarını düşürür, ucuzlayan tahvillerin de faizi artar. Nitekim tahvil faizleri
bu sebepten dolayı %18 lerden % 19.53’e
çıktı.
Yabancı yatırımcının TL bulma ihtiyacı ve iştahı daha da artarsa
bu defa elindeki Likit olmayan varlıkları da satma yoluna gider.
Kısaca: Swap faizlerinin artması TL’yi Satıp
USD almak isteyen Spekülatif yatırımcıların önünü kısa vadede kesip işimize
yarasa da uzun vadede, TL bulamayan yabancı yatırımcıyı Türk piyasalarından
soğutur ki bu da TL’nin itibarını düşürür, Hisse senetlerimizi
ve tahvilimizi sattırır. Yeni yatırımcıyı kaçırır. BIST te ki yabancı sermaye
payını göz önüne alırsak bu durum hiç de küçümsenemeyecek olumsuz sonuçlar
doğurur.
Yorumlar
Yorum Gönder