BANKA TEMİNAT MEKTUPLARI
UYGULAMALARINDA
ORTAYA ÇIKAN BAŞLICA SORUNLAR
I. GİRİŞ
Bilindiği gibi banka teminat mektuplarının – BK. 110.
madde dışında – yasal düzenlemesi bulunmamakta, içerikleri itibariyle garanti
sözleşmesi olduğu kabul edilen banka teminat mektupları uygulamasında Yargı
kararları ve bazı hallerde Yargıtay’ın yanı sıra özel Yasa hükümleri de göz
önünde tutulmaktadır.
Bu konferansta esas itibariyle Banka teminat
mektupları uygulamalarında başlıca sorunları oluşturan, çeşitli Banka
uygulamacılarının karşılaştıkları ve tartışılmasını istedikleri sorunlar
üzerinde durulmuştur.
II.
BAŞLICA SORUNLAR
1.
Teminat Mektuplarının Şekli, İçeriği ve
Hukuki Niteliği
Banka teminat mektupları ile banka (garanti veren)
muhataba (garanti alan) karşı bir üçüncü kişinin (lehtar) fiilini taahhüt
etmektedir.
Teminat mektubunun içeriğine göre, bankanın taahhüdü
bir kefalet ya da bir garanti sözleşmesi oluşturabilecektir. Nitekim Yargıtay
İçtihadı Birleştirme kararında (11.06.1969, 64/4, 69/6, RG. 03. Ekim. 1969,
sa:13317) içeriğine göre bir banka
dilerse kefalet şeklinde dilerse garanti sözleşmesi niteliğinde teminat mektubu
verebilir denilmektedir. Teminat mektubu kefalet şeklinde verilirse
geçerlilik şartı olarak yazılı şekle tabi olarak, düzenlenmemiş olan bir
garanti sözleşmesi şeklinde verilirse geçerlilik şartı olarak değil, ispat
şartı olarak yazılı şekil aranacaktır.
Türk Hukukunda ilk banka teminat mektupları metinleri
Devlet ve Kamu Kuruluşları tarafından açılan ihalelerle ilgili olarak 1927
yılında Bakanlar Kurulu kararının eki olarak – teminatı katiye mektubu,
teminatı muvakkate mektubu adı altında – belirlenmiş olup; bu teminat
mektupları metinleri bugün de bazı değişikliklerle – örneğin kefil olduğundan
ibaresi yerine garanti ettiğinden denilerek – gerek kamu kuruluşlarına, gerekse
özel tüzel ve gerçek kişilere hitaben bankalar tarafından verilmektedir. Banka
teminat mektuplarının hukuki niteliğini bu mektupların içeriği belirlemektedir.
Uygulamada tüm banka teminat mektuplarında genellikle
aşağıdaki ibareler veya benzerleri yer almaktadır.
Banka
muhataba hitaben;
…. azami …
TL’sına kadar Bankamız garanti ettiğinden, adı geçenin (lehtarın)
yükümlülüklerini kısmen ya da tamamen yerine getirmediğini bildiren ilk yazılı
talebinizde protesto çekmeye, hüküm ve adı geçenin iznini almaya gerek
kalmaksızın ve …(lehtar) ile aranızda çıkacak herhangi bir uyuşmazlığı ve bunun
akıbet ve kanuni sonuçlarını dikkate almaksızın yukarıda yazılı tutarı nakden
ve derhal ve tamamen ve talep anından ödeme zamanına kadar geçecek günlere ait
kanuni faizi ile birlikte ödeyeceğimizi Banka ad ve hesabına taahhüt ve beyan
ederiz
demektedir.
Yargıtay’ın İçtihadı Birleştirme kararlarında – 1967
ve 1969 tarihli – teminat mektubunda yer alan bu ibarelerin, kefilin
yükümlülüğünü aştığı, garanti verenin fer’i değil, asli borç altına girdiği
gerekçeleriyle bu mektupların kefalet değil, fakat garanti sözleşmesi
niteliğinde olduğu kabul edilmiş; bu İçtihadı Birleştirme kararlarından sonra
verilen mahkeme kararları bu yönde gerçekleşmiştir.
Başkasının fiilini taahhüt ile ilgili tek düzenleme
BK. 110. maddesinde yer almakta ise de; bu madde genel nitelikte olup;
Yasalarda düzenlenmeyen garanti sözleşmelerinin hükümlerini ve hukuki
sonuçlarını açıklamaktan uzaktır.
Garanti sözleşmelerinin hükümleri ve hukuki sonuçları
Yargı kararları ile belirlenmiştir. Garanti sözleşmelerinin Borçlar Kanunu özel
hükümlerinde düzenlenen kefaletten en önemli farklılıkları, kefaletin asıl
borca bağlı fer’i bir borç olmasına karşılık, garanti sözleşmesi ile asli ve
bağımsız bir borç altına girilmesidir.
Kefil asıl borçluya ait def’i ve itirazları alacaklıya
karşı ileri sürebildiği ve kanundan ötürü alacaklının haklarına halef olduğu
halde; garanti veren muhataba karşı sadece kendisine ait def’ileri ileri
sürebilmekte, muhataba ödeme halinde ise; kanundan ötürü borçluya ait haklara
halef olamamaktadır. Bankalar muhataba ödeme halinde müşterileri lehtara rucu
haklarını; borçlu lehtar ile yaptıkları sözleşmeler ile sağlamaktadırlar.
Yargı kararları ile bir garanti sözleşmesi oluşturan
banka teminat mektupları ile bankalar belli bir riski garanti ettiklerinden,
mücerret bir borç altına girmediklerinden; garanti edilen riskin doğmaması veya
sona ermesi halinde muhataba karşı sorumlu tutulmayacaklardır. Bankanın riskin
doğmadığını veya sona erdiğini ileri sürmesi halinde, muhatabın ancak Yasal
yollara başvurarak – ödeme emri gönderme, dava açma – hakkını arayabileceği,
banka teminat mektuplarının kıymetli evrak olmadığı da kabul edilmiş
bulunmaktadır.
Bu açıklamalar göz önünde tutulduğunda;
-
Şarta bağlı
teminat mektubu verilebileceği; bankanın ancak şartın gerçekleşmesi halinde ilk
talepte kayıtsız şartsız ödeme yükümlülüğünün doğacağı; şartın doğduğunu ispat
yükümlülüğünün garanti alan muhataba ait olduğu
-
Teminat
mektupları metinlerinde yer alan “ihtilafların kanuni neticeleri dikkate
alınmaksızın ödeme taahhüdü” ibaresini teminat mektubunun ödenmesinin ihtiyati
tedbirle önlenmesini kapsamadığı, diğer bir deyişle bankanın ihtiyati tedbiri
yerine getirmek zorunda olduğu; bankanın bu tedbire uymaması; muhataba ödemede
bulunması halinde; ilgili banka görevlisinin bir aydan altı aya kadar hapis
cezasına çarptırılacağı (MUMK 113/a); buna karşılık riskin doğması halinde,
bankanın örneğin lehtar ile muhatap arasındaki ihtilaflar ve bunun kanuni
neticelerini dikkate almadan ödeme yükümlülüğünün bulunduğu
-
Teminat
mektuplarındaki “her türlü vergi ve masraftan ari olarak ödeme taahhüdü içeren”
ibarelerin geçerli olduğu, bu konuda müşteriden (lehtar) alınan taahhütnamelere
dayanılarak muhataba ödeme halinde müşteriye rucu edilebileceği
-
Kamu Tüzel
kişilerinin borçlanmalarının veya kredi almalarının kanunlarla yasaklanmış
olması ehliyetsizlik anlamı taşıyacağından, bankaların kamu tüzel kişisi lehine
bir gayri nakdi kredi oluşturan teminat mektubu düzenlenmesinin mümkün
olmayacağı, teminat mektubunun nakit karşılığı verilmesinin mektubun gayri
nakdi kredi niteliğini etkilemeyeceği sadece Bankacılık Yasasının 55/a
maddesine göre kredi sınırlamalarına tabi olmayacağı; buna karşılık bir özel
tüzel kişinin ana sözleşmesinde zikredilen hususların; tüzel kişinin borcunu
teminen lehine teminat mektubu verilmesini engellemeyeceği (TTK. Md. 137);
istisnai olarak ana sözleşmede örneğin tüzel kişinin lehine teminat mektubu
alamayacağı hükmü varsa buna uyulması gerekeceği sonucuna varılacaktır.
2.
Teminat mektubuyla doğmuş ve doğacak
alacakların garanti edilmesi (Belli risk garantisi)
Teminat mektupları bir garanti mukavelesi olup; bu
mektuplarla belli bir risk garanti edilmektedir. Risk ile daima müstakbel,
muhtemel bir olay kastedilmektedir. Bir olayın vukuu veya vuku bulmaması
muhakkak ise riskten söz edilemez. Ancak taraflar objektif kesinlikten haberdar
değiller ise, taraflarca gerçek durumun bilinmesi risk kavramına girecektir.
Bir bankanın doğmuş bir zararı ödemeyi taahhüt etmesi
geçerli olmakla birlikte bu taahhüt kuşkusuz bir garanti sözleşmesi olmayacak;
durumuna göre bir borcun nakli ya da borcu katılma, borçlu ile birlikte borcu
üstlenme oluşturabilecektir.
Uygulamada özellikle şirketler ve bayiler arasındaki
sözleşmeler için talep edilen teminat mektuplarının Firma ile bayi arasında akdedilmiş … tarihli sözleşmeden doğmuş ve
doğacak alacakların garanti edildiği ibaresi teminat mektubunun niteliğine
aykırı olup, doğmuş alacakların ödenmesi halinde kontrgaranti vermiş olan
lehtara rucu edilememe riski ortaya çıkabilecektir. Mutlaka bu tip teminat
mektubu verilmesi gerekiyorsa; kontrgaranti metninde doğmuş alacaklarla ilgili
özel düzenleme yapılmalı ve banka tarafından bilinse de, bilinmese de doğmuş
alacakları ödeme halinde rucu hakkı olduğu belirtilmelidir.
3.
Türkiye’deki bankaların yabancı dilde teminat
mektubu düzenlemesi
Bir garanti sözleşmesi olan banka teminat mektupları
Borçlar Kanununa tabi olup, Borçlar Kanunu açısından banka teminat
mektuplarının yabancı dilde düzenlenmesi hukuken geçerlidir.
Buna karşılık 1926 tarihli ve 805 sayılı İktisadi
Müesseselerde Mecburi Türkçe kullanılması hakkında kanun, Türk tabiiyetindeki
şirketlerin Türkiye dahilindeki her türlü sözleşmelerini Türkçe düzenlemelerini
amirdir.
a. Türkiye’de kurulu bankaların düzenledikleri teminat
mektupları
Madde 1
Türkiye Tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her
nev’i mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmaya
mecburudurlar.
Türkiye tabiiyetindeki şirketler tanımına Türkiye’de
kurulu tüm bankalar – bu bankaların ortaklarının yabancı olması dahil –
girmektedirler.
Türk Bankasının teminat mektubunu bir tüzel kişiye
veya gerçek kişiye hitaben vermesi arasında fark yoktur. Buna karşılık yabancı
bankaların Türkiye’de faaliyetine izin verilen şubeleri 2. madde hükümlerine
tabidirler.
805 sayılı Yasanın uygulanması ile ilgili olarak
Yargıtay (11. HD., 30.11.1979, 3303/5469, YKD 1980, sa: 3, sh. 388 vd.) bir
teminat mektubunda yer alan teminat mektubunun 15.03.1975 gününü geçmemek üzere
yükleme tarihinden itibaren bir ay sonrasına kadar geçerli olacağı şartı İngilizce yazılı olduğu için geçersiz
saymış ve mektup vadesiz teminat mektubu olarak kabul edilmiştir.
Aynı Yargıtay kararında, Türkiye’de kurulu şirketlerin
aslında Türkçe olarak düzenlenen bir sözleşmeye işin niteliği ve özelliğinin
yabancı terim ve tabirlerin aynen kullanılmasını zorunlu kılması halinde,
tarafların beynelmilel terim ve tabirleri özel şart olarak yazdırmalarının;
mümkün ve geçerli olacağı kabul edilmiştir.
Nitekim Yargıtay daha sonraki bir kararında da
(11.HD., 07.04.1980, 1912/1864);
Teminat
mektubunda Fransızca olarak yazılan belgelendirme şartı, niteliği ve özelliği
itibariyle beynelmilel terim ve tabirlerin aynen kullanılmasını zorunlu
kılmadığı gibi; Fransızca yazılan şartta Türkçe olarak yazılması mümkün ve
olağan bulunan garantinin belgelendirme koşuluna ilişkindir
demiştir.
Türk bankalarının sözleşmelerini Türkçe düzenleme
yükümlülükleri Türkiye dahilinde ki sözleşmelerle sınırlıdır. Bu nedenle
Türk bankaları sözleşmenin diğer tarafının yurt dışında olması halinde sözleşme
yabancı dilde düzenlenebilecektir.
Türkiye’de kurulu bir banka, Türkiye’de ki ve yurtdışındaki
şubeleri ile bir bütün oluşturmakta ve şubeler arasında sözleşme düzenlenmesi
hukuken mümkün bulunmamaktadır. Buna karşılık 1. maddede şirketlerin
muhaberatlarını Türkçe yapmaları öngörülmekte ise de; Bankanın genel
müdürlükleri ve yurt içi şubeleri ile yurt dışındaki şubeleri ile yazışmaları –
Türkiye dahilinde olmadığından – gerektiğinde geçerli olarak yabancı dilde
yapılabilecektir.
Bankanın Türkiye’de ki şubelerinin, yurt dışındaki
şubeler adına, yurt dışı şubelere vekaleten yaptıkları sözleşmelerinin de
Türkiye dahilinde işlem olmadığı ve Türkçe yapılmasının zorunlu bulunmadığı
ileri sürülebilecektir. Keza, bankanın yurt dışındaki şubesiyle müşterisi
arasındaki sözleşme yurtdışında inikat ediyorsa, bu sözleşme de Türkiye
dahilinde yapılmış bir sözleşme sayılmayacaktır.
Borçlar Kanununun “gaipler arasında vukuu bulan bir
akdin hangi zamana istinat ettiği” başlıklı 10. maddesinin 2. fıkrasına göre
“eğer sarih bir kabule ihtiyaç bulunmaz ise akdin hükmü icabın vusulü anından
itibaren hüküm ifade eder” Türk Bankasının Türkiye’deki bir şubesi aracılığı
ile, Türkiye’deki müşterisinin yurtdışındaki şubesiyle yaptığı sözleşme yurt
dışında inikat edeceğinden “Türkiye dahilinde” bir sözleşme sayılmayacaktır.
Yargıtay’a intikal eden bir olayda davacı, davalı Türk
Bankasının Pendik Şubesine; yurt dışındaki Bahreyn şubesine % 24 faiz ile
yatırılmak üzere TL yatırmış ve para yatırılırken vadeli/spot alım satım
sözleşmesinin İngilizcesini imzalamıştır ve bu nedenle zarar uğramış, İngilizce
sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürmüştür. Davalı banka Bahreyn’de
sözleşmenin İngilizce yapılmasının yasal zorunluluk olduğunu savunmuştur.
Yargıtay (11. hd., 04.05.2009, 2051/5292); bu işlemin
Bahreyn Şubesi adına yapılıp yapılmadığını veya sözleşmenin Türkiye’de mi,
yoksa Bahreyn’de mi inikat ettiğini, o takdirde Türkiye dahilinde bir işlem
sayılıp sayılmadığını araştırmaksızın 805 sayılı Yasanın 1 ve 4. maddelerine
dayanarak davalı bankanın, davacının imzasını taşıyan İngilizce belgeye
dayanmasının mümkün olmadığı, davacı tarafından yatırılan bedeli, davacının
emir ve talimatı olmadan dövize çeviremeyeceği sonucuna varmıştır.
b. Yabancı bankalar ve bu bankaların Türkiye’deki
şubelerinin düzenledikleri teminat mektupları
Yabancı bankalar ve bu bankaların Türkiye’de
faaliyette bulunan şubeleri 805 sayılı Yasanın 2. fıkrasına tabidirler.
Madde 2: Ecnebi
şirket ve müesseseler için bu mecburiyet Türk müessesi ile ve Türkiye
tebaasından olan efrat ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devair ve
memurini devletten birine ibraz mecburiyetinde bulundukları evrak ve
defterlerine hasredilmiştir.
2. maddede, 1. maddeden farklı olarak “mukavele”ye yer verilmemiştir.
Yargıtay da (11. HD., 07.10.1986, 4231/5032) bir
kararında 805 sayılı Yasanın 1 ve 2. maddelerine atıf yaparak … Türk şirketleri ile müesseselerinin
yabancı şirket ve müesseselerle Türkçe dışında bir dil ile yapılan
sözleşmelerinin geçerliliğinin yasaklanmamış bulunduğu sonucuna
varmıştır. Bu durum Türkiye’de kurulu bankalarla Türkiye’deki yabancı banka
şubeleri arasında haksız rekabet oluşturmaktadır.
c. Teminat mektuplarını Türkçe düzenleme yükümlülüğüne
uymamanın hukuki sonuçları
Türk bankalarının Türkiye dahilindeki her türlü
sözleşmelerde Türkçe düzenleme yükümlülüğüne aykırı hareket etmeleri halinde
aykırı hareket eden hakkında adli para cezası öngörülmekte ise de (Md. 7) bu
husus sözleşmeyi geçersiz kılmamakta; hukuki sonuçlara 4. maddede
değinilmektedir.
Madde 4: Bu kanunun mevkii meriyete vaz'ından sonra birinci ve
ikinci maddeler ahkamına muhalif olarak tanzim kılınmış olan evrak ve vesaik
şirket ve müesseseler lehine nazarı itibara alınmaz.
Teminat mektubunun Türkçe düzenlenmiş olması; ancak
mektup içinde bazı bölümlerde örneğin yabancı dildeki şartlara yer verilmiş
olması halinde bu şartlar yazılmamış sayılacak, banka kayıtsız şartsız bir
taahhüt altına girmiş olacaktır.
Yargıtay bir kararında (11. HD., 07.04.1980,
1912/1864) … bankanın düzenleyerek,
davacı idareye verdiği teminat mektubuna Fransızca olarak yazdığı belgelendirme
şartının 805 sayılı kanunun 4. maddesi uyarınca davalı yararına dikkate
alınmaması gerekir demiştir.
Teminat mektubunun kısmen Türkçe kısmen yabancı dilde
düzenlenmeyip, tamamının yabancı dilde düzenlenmesi halinde de; mektup
geçerliliğini koruyacak; mektup muhatabı – Türk veya yabancı, tüzel kişi veya
gerçek kişi – mektuba dayanarak bankanın yükümlülüklerini yerine getirmesini
isteyebilecek; ancak mektupta banka lehine hususlar varsa – vade şartı; mektup
bedelinin ödenmesinin bazı belgelerin ibrazına tabi tutulması gibi – banka
bunları ileri süremeyecektir. Buna karşılık; bankanın müşterisi mektup lehtarı;
bankanın muhataba ödeme halinde kendisine rucu ettiğinde, hukuki ihtilaf
çıkarabilecek, en azından bankanın kendisini uyarma yükümlülüğü bulunduğunu
ileri sürebilecektir.
Bu durumda, lehtarın yazılı olarak mektubun İngilizce
verilmesini talep etmesi; 805 sayılı yasa gereği yabancı dildeki hususları
bankanın ileri sürmesini ve muhatabın talebi halinde mektup bedelini ödemeye
mecbur ve yetkili olduğunu ve kendisine rucu edeceğini kabul ve taahhüt etmesi
uygun olacaktır.
Teminat mektubunda yer alan yabancı dildeki bir
ibarenin geçersiz olması ve bankanın bu durumda teminat mektubunu vermeyeceğini
ispat etmesi halinde BK. 20/2. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılacaktır.
Bu maddeye göre Akdin muhtevi olduğu
şartlardan bir kısmının butlanı akdi iptal etmeyip yalnız şart lağvolur. Fakat
bunlar olmaksızın akdin yapılmayacağının meczum bulunduğu takdirde akitler
tamamıyla batıl addolunur.
Yukarıdaki açıklamalar göz önünde tutularak
-
Dünya Bankası,
Avrupa Yatırım Bankası vb yabancı kuruluşlar tarafından finansa edilen projeler
kapsamında Türk Kamu Kuruluşlarının açmış olduğu ihalelerde hem lehtar, hem de
muhatap kamu kuruluşunun Türkiye’^de3 yerleşik olmasına rağmen finansör yabancı
olduğundan kamu kuruluşlarının İngilizce teminat mektubu talep etmesi halinde,
Türk Bankasının İngilizce teminat mektubu düzenlemesi 805 sayılı yasanın 1.
maddesine tabi olacak; mektubu düzenleyen banka teminat mektubunda lehine
hükümler varsa bunlardan yararlanamayacaktır. Türk Bankası bu durumda lehtarın
verilmesini istediği İngilizce mektup metnini; talebine eklemesini isteyecek;
ayrıca lehtar bankanın 805 sayılı Yasaya göre; mektuptaki banka lehine
hükümlerden yararlanamayacağının bilincinde olduğu; bankanın muhatabın ilk
yazılı tazmin talebi halinde kayıtsız şartsız ödeme ve kendisine rucu hakkı
bulunduğu tüm sorumluluğun kendisine ait olduğu konularında bankaya bir
taahhütname verecektir.
-
Swıft mesajlı
metinlerinin İngilizce olması ve kontrgarantilerin garanti ettiği İngilizce
metinli standby L/C veya teminat mektubu metnini içerecek şekilde yazılmasının,
iki Türk bankası arasında düzenlenen teminat mektupları ve kontrgarantiler
açısından sorun yaratacağı kuşkusuz ise de; bu durum 805 sayılı Yasanın
uygulanmasını etkilemeyecek, nihai ve kalıcı çözüm 1926 tarihindeki
gereksinmelere dayanarak çıkarılan 805 sayılı Yasanın yürürlükten kaldırılması
olacaktır. Anayasanın 3. maddesine göre resmi dilin Türkçe olduğu hususu göz
önünde tutularak bu çerçevede Türkçenin zorunlu olarak kullanılmasının gerekli
olduğu hallerin belirlenmesi – örneğin mahkemelerde; kamu kurum ve kuruluşlarda
Türkçenin kullanılması zorunluluğu – yeterli olacaktır.
Bugünkü durumda ise; Türkiye dahilinde yabancı dilde
sözleşme ve diğer işlemler yapan banka; kimin başvurusu veya talimatı ile bu
işlemleri yapıyorsa, bu kişiden kendisini koruyucu taahhütname alacaktır.
-
Türkiye dahilinde
İngilizce düzenlenen bir teminat mektubunun yabancı ülke kanunlarına tabi
olduğunun belirtilmesi halinde dahi 805 sayılı Yasa, kamu düzeni ile ilgili
olduğundan geçerliliğini koruyacaktır (Milletlerarası Özel hukuk ve Usul hukuku
hakkında kanun Md. 5).
-
Yabancı dilde
düzenlenen teminat mektuplarında vade tarihini, mektubu düzenleyen banka ileri
süremeyeceğinden vade tarihine kadar
tazmin talebinde bulunulmaması halinde mektup hükümsüz olacaktır şeklinde
veya benzeri null and void ibaresinin
eklenip eklenmemesinin hukuki sonucu olmayacak; mektup vadesiz kabul
edilecektir.
4.
Türkiye’deki Bankaların Yabancı para üzerinden
teminat mektubu düzenlemesi
Bir garanti sözleşmesi oluşturan teminat mektupları;
Borçlar Kanunu genel hükümlerine tabi olup; Borçlar Kanununa göre yabancı para
üzerinden teminat mektubu düzenlenmesi geçerlidir.
Buna karşılık; bankaların yabancı para üzerinden
geçerli olarak teminat mektubu düzenleyip düzenleyemeyecekleri, taahhüt altına
girip giremeyecekleri 32 sayılı Türk Parasını Kıymetini koruma kararına
tabidir.
Yabancı para üzerinden teminat mektubu düzenlenmesi;
yabancı para üzerinden bir gayri nakdi kredi oluşturduğundan 32 sayılı kararın
18. maddesine tabidir.
Gayri
nakdi krediler, garanti ve kefaletler
Madde 18- Türkiye’de yerleşik kişilerin
yurtdışından gayri nakdi kredi, garanti ve kefalet sağlamaları ile Türkiye’de
ve dışarıda yerleşik kişiler lehine dışarıda yerleşik kişilere muhatap teminat
mektubu düzenlemeleri, garanti ve kefalet vermeleri serbesttir.
Bankaların;
dışarıda yerleşik kişiler lehine Türkiye’de yerleşik kişilere muhatap, yurt
içinde açılacak uluslar arası ihalelerle ilgili olarak Türkiye’de yerleşik
kişiler lehine Türkiye’de yerleşik kişilere muhatap, döviz üzerinden teminat
mektubu düzenlemeleri, garanti ve kefalet vermeleri serbesttir.
Yurt içinde
veya yurt dışında faaliyette bulunan kredi kuruluşlarınca yabancı para
üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen kredileri güvence altına almak
için yabancı para üzerinden taşınmaz rehni (gemi ipoteği dahil) kurulması
serbesttir.
Bankalar,
yurt dışına ödenen teminat mektubu, garanti ve kefalet bedelleri hakkında
transfer tarihinden itibaren, bunların dışındaki Türkiye’de yerleşik kişiler
ise, dışarıda yerleşik kişilere hitaben verdikleri garanti ve kefaletlerle
ilgili olarak düzenleme tarihinden itibaren 30 gün içinde Müsteşarlığa bilgi
verirler.
Bu madde göz önünde tutulduğunda;
-
Türkiye’de
faaliyette bulunan bankaların yabancı para üzerinden teminat mektubu
düzenlemeleri 18. maddenin 1 ve 2. fıkralarına tabidir. Birinci fıkraya göre
Türkiye’de yerleşik kişiler Türkiye ‘de ve dışarıda yerleşik kişiler
lehine, dışarıda yerleşik kişilere hitaben serbestçe teminat mektubu
düzenleyebilirler. Türkiye’de yerleşik kişiler tanımına bankalar da –
Türkiye’de kurulu bankalar ile yabancı bankaların Türkiye’deki şubeleri –
girmektedir (32 sayılı karar Md. 2/b).
18. maddenin 2. fıkrasına göre ise bankaların Türkiye’de
yerleşik kişiler lehine Türkiye’de yerleşik kişilere muhatap döviz
üzerinden teminat mektubu düzenlemeler bir istisna dışında yasaktır.
Bunun istisnası yurt içinde açılacak uluslar arası ihalelerle – yabancı
şirketlerin de katılımına açık ihaleler – ilgili olmalarıdır. Buna karşılık
Bankalar dışarıda yerleşik kişiler lehine Türkiye’de yerleşik kişilere
muhatap teminat mektubunu döviz üzerinden serbestçe düzenleyebilirler.
-
32 sayılı kararda
(Md. 2/h) döviz, efektif dahil yabancı para ile ödemeyi sağlayan her nev’i
hesap, belge ve vasıta şeklinde tanımlanmakta, konvertibl olan ve olmayan para
ayırımı yapılmamaktadır. Buna karşılık 32 sayılı kararın 6. maddesinde Bu karar kapsamındaki dövize ilişkin işlemler
Merkez Bankasına belirlenen konvertibl dövizler üzerinden Merkez Bankası,
bankalar ve bakanlıkça uygun görülecek diğer kuruluşlar tarafından yapılır denilmektedir.
Burada “dövize ilişkin işlemler” ile neyin
kastedildiği önemlidir. Bankalarca döviz alım ve satım işlemleri konvertibl
dövizler üzerinden yapılacaksa da; konvertibl olmayan paralar üzerinden
düzenlenecek teminat mektuplarının yasal olarak geçerliliğini yasaklayan açık
bir hüküm 32 sayılı kararda yoktur.
-
32 sayılı karara
göre (Md. 2/a) Türkiye’de yerleşik kişiler, yurt dışında işçi, serbest meslek
ve müstakil iş sahibi Türk vatandaşları dahil, Türkiye’de kanuni yerleşim yeri
bulunan gerçek ve tüzel kişileridir; dışarıda yerleşik kişiler Türkiye’de
yerleşik sayılmayan gerçek ve tüzel kişiler olarak tanımlanmıştır.
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununda işletici yerli
ve yabancı gerçek veya tüzel kişiler (Md. 3/a); kullanıcı bölgede belli bir
işyeri bulunan gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmakta, buna karşılık
serbest bölgelerde faaliyet gösteren bu gerçek veya tüzel kişilerin Türkiye’de
ya da dışarıda yerleşik sayılıp sayılmayacağı konusunda bir düzenleme
bulunmamaktadır. Bu durumda 2/a bendinde belirlenen gerçek ve tüzel kişiler
Türkiye’de yerleşik kişi sayılacak; buna karşılık yabancı gerçek kişi ve tüzel kişiler ise Türkiye’de kanuni
yerleşim yeri bulunup bulunmamasına göre Türkiye’de veya dışarıda yerleşik kişi
sayılacaktır. 3218 sayılı kanunda serbest bölgelerde uygulanmayacak kanunlar ve
mevzuat sayıldığı halde; yabancı gerçek ve tüzel kişilerin ikametleri hakkında
açık bir düzenleme yoktur. Buna karşılık serbest bölgelerde yabancıların
çalışma izinleri hakkında kanunun uygulanmaması (Md.12); dışarıda yerleşik
kişilerin serbest bölgelerde çalışma iznine gerek olmaksızın faaliyette bulunmalarına
imkan vermektedir.
5.
Yurtdışından alınan Kontrgarantilere dayanılarak
3. kişi lehine teminat mektubu düzenlenmesi
Uygulamada, kredi limiti olan yurtdışında yerleşik
finansal kurumların talebi üzerine, Türk bankaları müşterisi olmayan şirketler
lehine teminat mektupları düzenlemektedir. Yurtdışındaki finansal kuruluştan
alınan bu tür kontrgarantiler bir teminat oluşturmaktadır. Bu durumda teminat
mektubu düzenleyen Türk bankası muhataba ödeme yaptığı takdirde; kendisi ile
hiçbir akdi ilişki içinde bulunmayan; banka tarafından riske edilmeyen mektup
lehtarına değil, fakat kendisine kontrgaranti veren yurtdışı finansal kuruluşa
başvuracaktır. Teminat mektupları garanti sözleşmesi sayıldığından ve kefaleten
farklı olarak bankanın asli yükümlülüğünü oluşturduğundan, bu durumda bankanın
teminat mektubu lehtarına başvuru hakkı – koşulları varsa sebepsiz zenginleşme
dışında başvuru hakkı – bulunmamaktadır.
Burada kontrgarantinin yurt içinde veya dışında
yerleşik olması farklı bir durum yaratmamakta, bir kişi kendi lehine değil;
fakat garantisi ve yükümlülüğü altında
bir üçüncü kişi lehine teminat mektubu düzenlenmesini talep etmektedir. Bu
talep geçerli olup; kontrgaran lehine bir gayri nakdi kredi açılacak ve
muhataba ödeme halinde kontrgarana rucu edilecek, lehine teminat mektubu
verilen kişi işe kredilendirilmeyecektir.
6.
Gümrük idarelerine hitaben verilen teminat mektupları
07.11.2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak
yürürlüğe giren Gümrük Yönetmeliğinin Ek 36 ve Ek 40’ını oluşturan teminat mektupları
metinlerindeki bazı ibareler tartışma yaratmıştır.
a.
Yönetmeliğin eki teminat mektuplarında yer alan
teminat mektubu veren bankanın …
teminatın iptal ve feshinin yürürlüğe girmesinden önce başlamış transit işlemi
sırasında ortaya çıkan gümrük vergilerinin ödenmesinden ödeme talebi bu
tarihten sonra yapılsa dahi; sorumlu olmaya devam edeceği ibareleri..
Teminat mektuplarında yer alan bu ibarelere TBB
tarafından itiraz edilmiş ve gümrük müsteşarlığına yazılan yazıda teminat
mektubunun – iptal ve feshi – halinde, geçersiz hale geleceği, mektubu veren
bankanın sorumluluğunun son bulacağı; bankanın gayri nakdi kredi riskini
kayıtlardan düşeceği, alınan teminatların iadesinin gerekeceği bildirilmiş ve
bu ibarelere teminat mektubu metninden çıkarılması istenmiştir.
Gümrük Müsteşarlığı bu ibarelerin Avrupa Birliğine uyum amaçlı
yükümlülüklerimiz çerçevesinde Gümrük mevzuatına aktarıldığını, söz konusu
teminat mektupları örneklerinin hem ortak transit sözleşmesi, hem de Topluluk
Gümrük Kodunun eklerinde yer aldığının belirtmiştir (27.04.2010 tarih ve
09455 sayılı). Müsteşarlık TBB’ne gönderdiği yazılarda ayrıca söz konusu
teminat mektuplarında geçen iptal ve fesih kavramlarının transit işleminin
ibra edilmesinden önce teminat mektubunun banka tarafından iptali veya feshi
durumlarını kapsadığını … transit rejimi ibra edildikten sonra teminat
mektubunun ilişkin olarak bankanın sorumluluğunun sona ereceğini bildirmiş ve
bu bildiri Bankalara duyurulmuştur.
Gümrük İdarelerine verilen teminat Mektupları
vadesiz olduğundan; ve Bankaların bu taahhütlerini iptal ve fesih hakları
bulunmadığından; Gümrük Müsteşarlığının kendisini bağlayıcı olan açıklamaları
göz önünde tutulduğunda sırf Avrupa Birliği normlarına uyum sağlama için
teminat mektup metinlerine bu ibarelerin konulduğu sonucuna varılmaktadır.
Burada tartışılacak husus; mektup muhatabı
Gümrük İdaresinin teminat mektubunu iade etmesinin bir iptal veya fesih sayılıp
sayılamayacağıdır.
Bu tartışmalara girilmemesi için ve
Müsteşarlığının yazılarındaki vurgulamada göz önünde tutulduğunda vadesiz
teminat mektuplarının idare veya mektup lehtarı tarafından iadesi ile
yetinilmemesi, mutlaka Gümrük İdaresinden transit rejimi ibrasının yazılı
olarak istenmesi gerekecektir. İbra yazısı alıncaya kadar bankanın teminat mektuplarından
doğan taahhütleri devam edebilecektir.
b.
Teminat mektubunda “… TL’yi … 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili hükümleri çerçevesinde
teminatın kabulü tarihinden itibaren paranın gümrük kasasına yatırıldığı tarihe
kadar geçecek günlere ait gecikme zammı ve gecikme faizi ile birlikte ödeme taahhüdü”
ile ilgili ibareler.
Resmi Daireler dahil, muhataplara hitaben
verilen teminat mektuplarında genel olarak “…
talep tarihinden ödeme tarihine kadar geçen günlere ait kanuni faizi ile
birlikte ödeme taahhüdü” yer
almaktadır.
Buna karşılık Gümrük Müsteşarlığı TBB’ne hitaben
yazdığı yazıda (15.01.2010, 00978) Gümrük İdarelerine verilen teminat
mektuplarında yer verilen başlıktaki ibareleri 4458 sayılı Gümrük Kanununun
207. maddesine dayandırmıştır. Bu fıkraya göre nakdi teminat dışında a)
Tahakkuk ettirilip tahsili gereken gümrük vergileri için verilen teminatın
kabulü tarihinden itibaren başlamak üzere 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre belirlenen gecikme zammı oranında
faiz tahsil edilir”. Gecikme zammı aynı kanunun 51. maddesinde düzenlenmiştir.
Gecikme zammının 207. maddeye göre teminat mektubunun kabulü tarihinden
itibaren talep edilmektedir. Buna ilave olarak gecikme faizinin ise mektubun tazmininde Bankanın gecikmesi
halinde; tazmin talebi ile fiili ödeme tarihi arasındaki süre için
hesaplanacağı söylenebilir. Ancak fiili ödeme tarihine kadar gecikme zammı
hesaplandığından, ayrıca gecikme faizine mektupta yer verilmemesi gerekir.
Teminat mektubunda ayrıca gecikme faizine yer verilse dahi bankanın bu tür bir
faiz ödeme yükümlülüğü bulunmayacaktır.
Gümrük Müsteşarlığının yasa gereği teminat
mektubunun kabulü tarihinden itibaren gecikme zammını içeren bir teminat
mektubu istemesi doğal olup; bankanın bu metinde bir teminat vermeyi kabul
etmesi halinde, bu mektup garanti sözleşmesi niteliğine aykırı olmayıp,
Bankanın, lehtarın Yasadan doğan tüm risklerini garanti etmesi geçerlidir.
Burada, teminat mektubu veren bankanın riskinin sınırının nasıl belirlenebileceği
üzerinde durulacak, 5411 sayılı kanunun 54/1 maddesinde “bir bankanın bir
gerçek ya da tüzel kişiye veya bir risk grubuna kullandırılabileceği kredilerin
toplamı öz kaynaklarının % 25’ini – veya %20 sini – aşamaz” denilmekte ise de
bankaları bağlayıcı bu oranlar genelde bir sorun yaratmayacak kadar yüksek
bulunmaktadır.
Buna karşılık Bankanın gümrüklere hitaben
verdiği teminat mektubunda sadece … talep
tarihinden ödeme tarihine kadar geçen günlere ait kanuni faizlerin ödeneceği
taahhüdü yer alıyorsa, Gümrük İdareleri, bu mektupların Gümrük Kanununun 207. maddesine
dayanılarak alındığını; mektupta yer almasa bile mektubu veren bankadan,
mektubun İdarece kabulü tarihinden itibaren 6183 sayılı kanun hükümlerine göre
gecikme zammı talep edebileceklerini ileri süremeyeceklerdir. Bankanın verdiği
teminat mektubundan doğan yükümlülüğü, mektubun içeriği ile sınırlıdır. Gümrük
Kanununun 207. maddesi hükmü Gümrük idarelerini bağlayıcı ve emredici nitelikte
olduğunun; Gümrük İdarelerinin 207. maddeye uygun metinde teminat mektubu
almaları gerekecektir.
Uygulamada; Vergi mahkemelerinin hukuka aykırı
kararlar aldıkları da görülmektedir.
Danıştay’a intikal eden bir davada Vergi
Mahkemesi … Gümrük Kanununun 207. maddesi
hükmü gereği … tahsili gereken vergiler üzerinden hesaplanan gecikme zammı
oranında hesaplanan faizden, ödenen kanuni faiz tutarının mahsubundan sonra
kalan faiz farkının tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenmesinde hukuka
aykırılık görmemiştir.
Danıştay tetkik hakimi Davacı bankanın teminat mektubunda öngörülmeyen, diğer bir ifadeyle,
sorumlu olmadığı, gecikme zammı oranındaki faizden sorumlu tutulması suretiyle;
düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığından aksi yönde verilen
mahkeme kararında isabet görülmemiştir şeklinde görüş açıklanmıştır.
Yüksek Mahkeme de haklı olarak (Danıştay 7.
Daire, 14.10.2009, 2008/6593 E., 2009/4164 K.) Gümrük Vergisinin yükümlüsü
olmayan davacı Bankanın, garanti sözleşmesi niteliğindeki teminat mektubundan
kaynaklanan, diğer bir ifadeyle akitten doğan sorumluluğundan dolayı, Gümrük
Kanununa göre işlem tesisinin mümkün olmadığını belirttikten sonra;
-
“… Vergilerin,
söz konusu teminat mektubunda öngörüldüğü gibi kanuni faizi de birlikte ödenmiş
olması karşısında, davacı Banka tarafından, teminat mektubunda öngörülmeyen,
diğer bir ifade ile, garanti altına almadığı gecikme zammı oranındaki faizden
sorumlu tutulması suretiyle, düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık
bulunmadığından, aksi yönde verilen teminat mektubunda isabet görülmemiştir” sonucuna
varmıştır.
Danıştay’ın bu kararına rağmen bazı Vergi
mahkemelerinin hukuka aykırı kararlar vermeye devam ettikleri görülmektedir.
Bir Vergi mahkemesi çok yeni bir kararında
(Zonguldak Vergi mahkemesi, 13.04.2010, 289/480) Gümrük Kanununun 205 ve 207.
maddelerine değindikten sonra “… davacı
tarafından, kendilerinin yükümlülüğünün teminat mektubundan kaynaklandığı,
teminat mektubu nedeniyle bağımsız bir borç ilişkisi doğduğu, idare ile
aralarında olan ilişkinin bir kamu alacağı ilişkisi olmadığı iddia edilerek
3095 sayılı yasa uyarınca gecikme faizi hesaplanması gerektiği iddia edilmekte
ise de; davalı idare ile davacı banka arasındaki ilişkinin kaynağının gümrük
mevzuatı uyarınca verilen teminata ilişkin olması, gümrük mevzuatı uyarınca
verilecek teminatın ise sözü edilen hükümlerle özel olarak düzenlenmiş
bulunması ve uyuşmazlık halinde sözü edilen hükümlerin öncelikle uygulanmasının
zorunlu olması nedeniyle yerinde ve yasal görülmemiştir” gerekçesi ile
davacı bankanın açtığı davayı reddetmiştir. Bu kararın da Danıştay’da bozulması
gerekecektir.
Gümrüklere verilen diğer bir teminat mektubunda “… gümrük vergi, fon ve katma değer vergisi
ile teminatın verildiği tarih ve paraya çevrildiği tarih arasında geçen günlere
ait kanuni faiz ve gecikme zammı” taahhüt edilmiştir.
Bir Vergi Mahkemesi (Bursa 1. Vergi Mahkemesi,
26.05.2010, 486/1103) “ … bu teminat
mektubunda taahhüt edilen kanuni gecikme faiz ve zammının, 3095 sayılı
Kanundaki kanuni faiz olduğunu değerlendirmek mümkün değildir. Çünkü bir
gecikme faizi ve zammı, gümrük vergileri ile birlikte taahhüt edilmiş bir
yükümlülük olup, Gümrük Kanunu hükümlerine göre Gümrük İdaresine verilen bir
teminat mektubundan kaynaklandığından, Gümrük Kanunu ve 6183 sayılı kanundaki
gecikme faizi ve zammı olduğu açıktır” gerekçesi ile Davacı bankanın açtığı
davayı ret etmiştir.
Mahkemenin, teminat mektubu içeriği ile ilgili
bu yorumunun tartışmaya açık olduğu görülmektedir.
7.
Bir bankanın bir şubesinin yurt içi veya yurt
dışı – diğer bir şubesine hitaben teminat mektubu vermesi
-
Bir banka tüzel
kişiliği yurt içi ve yurt dışı şubeleri ile birlikte bir bütün oluşturduğundan;
bir bankanın yurt içi şubesinin yurt dışı şubesine hitaben bir teminat mektubu
vermesi hukuki açıdan geçersiz olup; iki kişiyi gerektiren bir garanti sözleşmesinden
söz edilmesi mümkün değildir.
Bir bankanın yurt dışı şubesinin yabancı ülkenin banka
mevzuatı açısından bir banka olarak kabul edilmesi – örneğin Bankacılık Kanunu
açısından (Md. 3) yurt dışında kurulu bir bankanın Türkiye’deki şubesi banka sayılmaktadır
– de bankanın iki şubesi arasında verilen teminat mektubu sayılmasına hukuken
imkan vermez. Örneğin ülkemizde bir şubenin yükümlülüğü nedeniyle aynı bankanın
diğer bir şubesi tarafından mahkemeye verilen teminat mektubu geçersizdir.
8.
Teminat mektuplarının teyidi
Uygulamada sahte teminat mektubu düzenlendiği gibi;
daha sık olarak bir banka şubesince düzenlenen ve muhataba tevdi edilmek üzere
lehtara teslim edilen teminat mektubunun aslının lehtarda kaldığı; lehtarın
fotokopi sahte bir teminat mektubunu muhataba vererek daha sonraki bir tarihte
aslını bankaya iade ettiği ve riskinden düşüldüğü görülmektedir. Bu durumda
teminat mektubunun verildiğinin aynı şubeden ya da bankanın başka şubesinden sadece
teyidinin istenmesi – mektup düzenlendiği için teyit bir gerçeği yansıtmakla
birlikte – muhatap için yeterli bir güvence oluşturmayacak; daha sonra mektubun
tazmininin bankadan istenmesi halinde banka mektubun aslının ibrazını
isteyecektir.
Teyit açısından güvenilir yol; muhatabın kendisine
tevdi edilen teminat mektubunu, mektubu düzenleyen banka şubesine ibraz ederek
yetkililerince mektup arkasına teyidi almalarıdır. Mektubun bankanın başka
şubesine ibrazı halinde ise; bu şubenin başka şubenin teminat mektubunun teyit
yetkisi olmadığı ve teyidin hukuken geçersiz bulunduğu itirazı ile
karşılaşılabilecektir. Genel Müdürlüğünün şubenin verdiği teminat mektubunu
teyit etmesi halinde yetki sorunu ortaya çıkmayacak ise de, muhatabın elindeki
teminat mektubunun orijinal nüsha olmaması riski burada da devam edecektir.
Zira mektubun geçerli olarak verildiğinin teyit edilmesi daha sonra mektubun
aslının iadesi riskini ortadan kaldırmayacaktır.
Bir garanti sözleşmesi olan banka teminat
mektuplarının yazılı şekilde yapılmasının bir geçerlilik şartı olmaması nedeniyle,
bankanın şubenin teminat mektubunu teyit etmesinin yeterli olup olmadığı, daha
sonra mektubun lehtar tarafından iadesinin bankanın yükümlülüğünü sona erdirip
erdirmeyeceği Yargıtay’ın bir kararında tartışılmış; Yüksek Mahkeme (11. HD.,
27.12.1990, 89/4046, 90/8459); bir
kararında banka teminat mektubunun şekle tabi olmadığı, yazılı metnin bir ispat
vasıtasından ibaret olduğu; bankanın İstanbul şubesinin mektubu teyit etmekle
banka ile muhatap arasında şekle tabi olmayan bir garanti sözleşmesi ilişkisi
doğduğu, teyit tarihinde henüz teminat mektubunun bankaya iade edilmemiş
olduğu, garanti sözleşmesi bu şekilde oluştuktan sonra teminat mektubunun
lehtar tarafından bankaya iadesinin garanti sözleşmesini sona erdirmeyeceği ve
garanti veren bankanın riskin doğması nedeniyle teminat mektubu meblağını
ödemesi gerektiği sonucuna varmıştır.
Davaya konu olayda teminat mektubunu Şişli şubesi
teyidi ise İstanbul şubesi vermiştir. Lehtarın sahte teminat mektubunu muhataba
vermesi ile Banka ile muhatap arasında bir akdi ilişki doğmadığı kesindir. Bir
şubesinin ise, diğer bir şube adına mektuba teyit vermesi – diğer şubenin
talebi ya da icareti olmadıkça – Banka ile muhatap arasında şifahi bir garanti
sözleşmesi inikadına imkan vermeyecektir.
Buna karşılık, Genel Müdürlüğün veya mektubu düzenleyen
şubenin verdiği bir teyit yeterli olabilecektir. Teyidin verildiği tarihte
gerçekten geçerli bir teminat mektubunun bulunduğu, daha sonra bu mektubun iade
edildiği gerçeği ise, mektubun kimin tarafından iade edildiğinin tespitini
gerekli kılmaktadır. Mektup muhatap tarafından iade edilirse Bankanın
yükümlülüğü son bulacak, lehtar iade ederse; banka ile muhatap geçerli bir
garanti sözleşmesi ilişkisini, lehtarın mektubun aslını iade etmesi sona
erdirmeyecektir.
Yargıtay daha sonraki bir kararında (11. HD.,
03.05.1993, 1956/3128) … bankanın teyidi
sebebiyle taraflar arasında bir garanti akdi oluştuğu görüşü benimsenmiş ise
de, daha sonra benzer davalarda bu görüşten vazgeçilerek bankaya teminat
mektubunun aslı ibraz edilmeden sadece mektup tarihi ve miktarı belirtilerek
başvurma neticesi bankanın bu nitelikteki bir mektubun verildiğine ilişkin
cevabının mektubun teyidi niteliğinde olmadığı sonucuna varılmıştır denilmiştir.
(11. HD., 03.05.1993, 92/1956 E., 93/3128 K.) Bu karar da tartışmaya açıktır.
Zira banka teminat mektubu kıymetli evrak olmayıp; hak senette doğmamakta,
mutlaka mektubun aslını ibraz zorunlu olmayacak; örneğin mektubun zayi edilmesi
halinde de muhatabın tazmin talebinde bulunması mümkün olacaktır.
Teminat mektuplarının teyidi ile ilgili sorunlar
genelde mektubun, muhataba verilmek üzere lehtara teslim edilmesinden
doğmaktadır. Zorunlu olan haller dışında teminat mektubu lehtara değil,
muhataba verilmelidir. Muhataplar da teminat mektubunu doğrudan bankadan
almalıdırlar. Aksi takdirde doğan zarardan müterafik kusur dolayısıyla
kusurları oranında banka da, muhatap da sorumlu olabilecektir.
Yargıtay bir kararında (11. HD., 10.05.1991, 90/6782
E., 91/3029 K., YHD Ekim, 1991) mektup
muhatabı davacının lehtardan teslim aldığı mektubun sağlık durumunu kontrol
etmemesi, mektubun verildiği banka şubesinden başka bir şubeye başvurmak
suretiyle teyit istemesi ve teyidi mektup metni üzerine almaması nedenleriyle
davalı bankanın ise kendisinden teyit istenmesi üzerine bir teyit yazısı
vererek muhatap yönünden güven meydana getirmesi, davacıya hitaben düzenlenen
teminat mektubunun muhatap tarafından değil de kısa bir süre sonra lehtar
tarafından iadesi sırasında hiçbir araştırma yapmamasını nedeniyle BK. 44.
maddesinin uygulanması uyarınca tarafların ne oranda kusurlu olduklarının
belirlenmesini kararlaştırılmıştır.
Yargıtay’ın da belirttiği gibi; mektubun muhatap
tarafından değil de lehtar tarafından bankaya iadesi halinde bankanın mutlaka
muhataba bu durumu aktarması ve mümkün ise muhatabın bankayı ibra etmesini
sağlaması uygun olacaktır. Muhatabın mektubu iade etmediğini ve lehtarın
yükümlülüğünü devam ettiğini bildirmesi halinde, teminat mektubu bir garanti
sözleşmesi olduğundan; yazılı şekil geçerlilik şartı oluşturmadığından mektup
lehtar tarafından iade edilse dahi bankanın sorumluluğu devam edecektir.
Muhatapların kamu kuruluşları olmaları halinde rastlandığı gibi, bankayı açıkça
ibra etmemesi, hatta cevap dahi vermemesi halinde; bankanın yükümlülüğünün
devam etme riski nedeniyle risk çıkışı yapabilmek, varsa lehtara teminatları
iade edebilmek için lehtarın, muhatabın bankayı ibra etmesinin sağlanması
istenmelidir.
Yargıtay’a intikal eden diğer bir olayda (19.HD.,
14.07.2005, 3387/7996) davacı, bankanın mektubu düzenleyen şubesinden başka bir
şubesi diğer çalışanlarından mektubun aslını ibraz ederek sözlü teyit almış;
daha sonra mektup sahte çıktığından ödenmemiştir.
Yüksek mahkeme bir
yandan sözlü teyide güvenen davacıyı kusurlu bulmuş, diğer yandan hem teminat
mektubunun faks metnine, hem de ertesi gün ibraz edilen aslına iki kez sözlü
olarak teyit vermesi sonucu malın dava dışı şahsa teslim edilmesine sebep olan,
gerekli özeni göstermeyen ve teminat mektubunun geçerliliği hakkında güven
sağlayan, teminat mektubunun muhatabı davacıyı haberdar etmeksizin, onun ibrası
olmaksızın, süresinden önce teminat mektubunun iadesini kabul edip bloke
hesabını tasfiye eden davalı banka çalışanlarının bu eylemlerinden davalı banka
da müterafik kusurludur demiştir.
9.
Teminat mektubu ile garanti edilen alacağın
temliki – teminat mektubunda muhatap değişikliği
a. Teminat mektubu ile garanti edilen alacağın temliki
Bir alacağın temliki
BK. 162 vd maddelerinde düzenlenmiştir.
Alacak temlikinin konusu, bir borç ilişkisinin,
sözleşme tarafının değişmesi değil, fakat borç ilişkisi içindeki alacak veya
alacakların devridir. Alacak temliki ile borç ilişkisinin taraflarında bir
değişiklik olmaz. Keza BK. Alacağın temliki hükümlerinde açıkça değinilmemiş
olmasına rağmen müstakbel bir alacağın veya doğumu belli olaylara bağlı alacağın
da temliki mümkündür. Bir Yargıtay kararında (11. HD., 21.04.1992, 90/7824 -
92/5567. YKD Temmuz 1992, sh. 1061) “…
teminat mektubunun paraya çevrilme koşulları oluştuktan sonra doğan alacağın
temliki Bk. 162 ve onu izleyen maddelere göre mümkün …” denilmekte ise de
bu kararın teminat mektubunda garanti edilen alacağın henüz doğmadığı, ancak
doğmasının muhtemel olduğu hallerde temlik edilemeyeceği şeklinde anlamamak
gerekir.
Bu açıklamalar göz
önünde tutularak
-
Muhatabın, teminat
mektubuna dayanan bankaya karşı doğmuş veya doğması muhtemel alacağını BK. 162
vd maddelerine göre temlik etmesi mümkün ve geçerlidir.
Ancak burada sorun; teminat mektubundan doğan alacağın
temliki ile birlikte; muhatabın bankaya karşı olan tazmin talebinin de temlik
edilmiş sayılıp sayılmayacağıdır veya muhatap alacağın temliki ile birlikte
tazmin talep hakkını da ayrıca geçerli olarak temlik edilebilecek midir? Bu
soruların cevabı teminat mektubunun tazmin talebinin devredilemeyecek şahsa
bağlı bir hak mı yoksa alacağın tahsilini sağlayan yardımcı bir hak mı
oluşturduğunun belirlenmesine bağlıdır.
Bizim de katıldığımız öğretideki baskın görüş; teminat
mektubundan doğmuş ve doğacak bir alacağın temlikinin geçerli olduğu; ancak yeni
alacaklının bankaya karşı hak sahibi olabilmesi için ya mektup muhatabının
bankadan tazmin talebinde bulunması ya da alacağı temellük edenin garanti
sözleşmesinde “teminat mektubunda” yapılacak taraf değişikliği ile muhatap
sıfatını kazanarak tazmin talebinde bulunması gerecektir. Muhatap değişikliği
halinde ise, bankanın lehtarın da muvafakatini almasının gerekip
gerekmeyeceğinin belirlenmesi gerekecektir.
b. Teminat mektubu muhatabının değişmesi
-
Teminat mektubu
bir garanti sözleşmesi olup; bu sözleşmenin tarafları mektubu veren banka ve
muhataptır.
Borçlar Kanununda açıkça düzenlenmemiş olmakla
birlikte sözleşme taraflarında değişiklik mümkündür. O takdirde sözleşmenin
tarafları “A” ve “B” ye sözleşmenin yeni tarafı olacak (C) katılacak ve üçlü
sözleşme ile taraf değişikliği gerçekleştirilecektir.
Bankanın muvafakati ile teminat mektubunda muhatap
değişikliği mümkün ve geçerlidir.
Yargıtay da (11.HD., 21.04.1992, 90/7824 E., 92/5567
K., YKD Temmuz 1992, sh. 1066) … her ne
kadar teminat mektubunun paraya çevirme koşulları oluştuktan sonra doğan
alacağın temliki BK. 162 ve onu izleyen maddesi hükümleri gereğince bankanın
muvafakati dışında mümkün ise de, teminat mektubu ile garanti edilen borç
ilişkisinin devri ancak borçlunun fiilini yüklenen bankanın açık muvafakati ile
mümkündür demiştir.
Teminat mektubu ile banka, lehtar (A)’nın borcunu
muhatap (B)’ye garanti etmektedir. Ancak teminat mektubunda muhatap değişikliği
sadece yeni muhatap (C)’nin, (B)’nin teminat mektubundan doğan alacağını da kendisine
temlik etmesi halinde bir anlam taşıyacak, aksi takdirde yeni muhatap (C)’nin
lehtara karşı bir alacağı bulunmayacağından banka tazmin talebini ret edecektir.
Yeni muhatap (C)’nin alacağı temellük etmesi halinde ise lehtara karşı onun muvafakatina
gerek olmaksızın alacaklı durumuna geçeceğinden – yazılı alacak temlikinin
bankaya ispatı şartıyla – ayrıca lehtarın muvafakatine gerek olmaksızın banka
muhatap (C)’nin tazmin talebini yerine getirecek ve lehtara
başvurabilecektir.
Bir teminat mektubundaki “transferable” kaydı geçerli
olup muhatap ayrıca bankanın muvafakatine gerek olmaksızın teminat mektubunda
muhatap değişikliği geçerleştirilebilecek ise de, yukarıdaki ihtimaller burada
da geçerli olacaktır. Lehtar “transferable” ibaresini içeren teminat mektubu
düzenlenmesi talimatını bankaya vermesi nedeniyle, muhatap değişikliğine itiraz
edemeyecek ise de yeni muhataba karşı teminat mektubuyla garanti edilen bir
borcunun bulunmadığını ileri sürebilecek, bu durumda banka yeni muhataba ödemede
bulunursa lehtara rucu edemeyecektir.
-
Teminat
mektubunda muhatap değişikliğinde; devredilen muhatabın bir kamu kuruluşu
olması halinde, kamu kuruluşlarının ehliyetleri kuruluş kanunları ile
belirlendiğinden; bu konuda bir yasal engelin bulunmaması gerekecektir.
10.Teminat mektuplarının ve
muhatabın teminat mektubu alacağının üzerine haciz veya tedbir konulması
a. Haciz konulması
-
Teminat mektubu
ile banka bir risk üstlenmekte; risk ortaya çıkmaz veya sona erer ise, bankanın
garantisi hükümsüz olmaktadır. Bu nedenlerle teminat mektubu ile mücerret borç
altına girilmediği gibi; teminat mektubu bir kıymetli evrak olmadığından,
teminat mektubu haczedilemeyecektir. Yerleşik yargı kararları da bu yöndedir.
-
Muhatabın teminat
mektubundan ötürü bankaya karşı alacağının; herhangi bir alacaklısı tarafından
haczedilmesi ise mümkündür. Bankaya gönderilecek bu tür bir haciz ihbarnamesine,
muhatap henüz tazmin talebinde bulunmamış ise, banka icra dairesine muhatabın
bir alacağının bulunmadığını bildirmekle yetinecektir.
Buna karşılık gelen haciz ihbarnamesi
geniş kapsamlı ise:
-
Muhatabın teminat
mektubundan doğmuş ve doğacak alacağı haczedilmiş ise – burada muhtemel bir
alacak söz konusu olduğundan – banka haciz kaydını teminat mektubu üzerine
koymalı, muhatap tazmin talebinde bulunursa ve tazmin talebi usulüne uygun ise muhatabın
teminat mektubu alacağı üzerine haciz işlenmelidir.
Muhatabın usulüne uygun tazmin talebinden sonra, ancak
kendisine ödeme yapılmadan önce teminat mektubu üzerine haciz konursa; banka muhataba
ödeme yapamayacak ve alacağa haciz koyarak icra müdürlüğüne bildirecektir.
Teminat mektubu alacağı üzerinde uygulamada rastlandığı gibi; mektup
borçlusunun – yani lehtarın – alacaklılarının haciz koyduramayacağı ise
kuşkusuzdur.
b. İhtiyati tedbir konulması
İhtiyati tedbir talebi, riskin sona erdiğini veya
henüz bir risk doğmadığını ileri süren mektup lehtarı – borçlusu – tarafından
talep edilebilecektir. Garanti veren bankanın da teorik olarak mahkemeden
ihtiyati tedbir talep etmesi mümkün ise de; banka muhatap ile lehtar arasındaki
ilişkinin dışında olduğundan; risk konusunda mahkemeyi ikna etmesi pek mümkün
olmadığı gibi; ihtiyati tedbir kararına gerek olmaksızın riskin sona erdiği ya
da henüz doğmadığı iddiasında ise ödemeyi reddetme hakkı da bulunmaktadır. Türk
hukuk uygulamasında önce öde, sonra dava
aç kuralı geçerli değildir.
-
Vadeli teminat
mektuplarında, ihtiyati tedbir kararı sorun yaratabilecektir. Muhatap
tarafından teminat mektubunun tazmininin istenmesinin ihtiyati tedbir kararı
ile durdurulması ve tedbir devam ederken vadenin dolması halinde; tedbirin
devam ettiği süre kadar vadenin uzatılmış olduğu kabul edilmelidir. Buna
karşılık sadece mektubun tazmini ihtiyati tedbir kararı ile durdurulmuş ise,
muhatabın vade içinde tazmin talebinde bulunması gerekecektir.
Teminat mektuplarında yer alan ihtiyati tedbir kararına rağmen ödeme taahhüdünün yerine
getirilmesi mümkün değildir. Zira HUMK 113/a maddesine göre banka ihtiyati
tedbir kararına rağmen ödeme yaparsa; ödemeyi yapan banka görevlisi bir aydan
altı aya kadar cezalandırılacaktır. Ayrıca tedbire rağmen ödemede bulunan
banka; lehtara – kontrgarantide hüküm bulunsa dahi – rucu edememe riski
altındadır. Banka iyi ilişkiler sonucu teminat mektubu veya kontrgaranti
yükümlülüğünü – ihtiyati tedbire rağmen – yerine getirmek isterse; tazmin
talebi halinde; lehtara ya da kontrgarana rucu riskini üzerine alarak – örneğin
avans olarak teminat mektubu veren bankaya ödemede bulunabilir.
Belirtmek gerekir ki; bir Türk bankasının
kontrgarantisi karşılığında yabancı bir bankanın teminat mektubu vermesi
halinde; yabancı banka teminat mektubu tutarını muhatabına öderse; Türk
bankasına rucu edecek; bu durumda alacaklı teminat mektubu muhatabı değil,
yabancı banka olacağından, örneğin teminat mektubunun lehtarının Türk
bankasının yabancı bankaya ödemesini durdurmak için tedbir istemesi mümkün
olmayacaktır. Buna rağmen bazı Türk mahkemelerinin, lehtarın talebi üzerine
gerek yabancı bankanın muhataba ödemesini ve gerekse Türk bankasının teminat
mektubu veren yabancı bankaya ödemesini durduran hukuka aykırı ihtiyati tedbir
kararı verdikleri görülmektedir. Belirtmek gerekir ki, bir Türk mahkemesinin
yabancı bir ülkedeki bankanın verdiği teminat mektubu nedeniyle ödemesini
ihtiyati tedbir kararıyla durdurması hukuken geçerli olmayıp, teminat mektubu
veren yabancı banka muhatabın tazmin talebini yerine getirecek ve Türk
bankasını borçlandıracaktır.
Teminat mektuplarında yer alan ihtilafın kanuni neticeleri dikkate alınmaksızın ödeme taahhüdü de
ihtiyati tedbir kararı alınması halinde bankanın ödeme yükümlülüğünün bulunduğu
şeklinde yorumlanamayacaktır. İhtiyati tedbir kararı dışında ihtilafın kanuni
neticeleri; lehtar ile muhatap arasında ki ihtilafın kanuni neticeleri olarak
değerlendirilecek, bu kanuni neticeler, garanti veren bankanın ödeme
yükümlülüğünü etkilemeyecektir. Buna karşılık lehtar ile muhatap arasındaki
ihtilafların kanuni neticeleri sonucu garanti edilen risk ortadan kalkarsa veya
riskin gerçekleşmesi ertelenirse; bu durumu banka kendisine ait def’iler olarak
ileri sürebilecektir.
-
Türkiye’de
verilen bir teminat mektubunun yabancı hukuka tabi tutulması – 5718 sayılı
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında kanun Md. 24 – kararlaştırılabilir.
Ancak Türk bankasının verdiği teminat mektubunun yabancı hukuka tabi olması
halinde de; Türk mahkemesi muhatabın tazmin talebini önleyen bir tedbir kararı alabilecektir.
Türk mahkemesi, yabancı hukuka tabi bu tür bir teminat
mektubu nedeniyle mektup lehtarının gerek ihtiyati tedbir konulması, gerekse
daha önce konulmuş bir ihtiyati tedbir kararının kaldırılması istemlerini
değerlendirirken yabancı hukuku resen göz önünde tutacak, yabancı hukukun
muhtevasının tespitinde tarafların yardımını isteyecek; yabancı hukukun olaya
ilişkin hükümlerinin tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi halinde Türk
hukukunu uygulayacaktır (MÖHUK Md. 2).
Teminat mektubunda yabancı mahkemelerin yetkili
kılınması halinde de ihtiyati tedbir kararları ancak uygulandıkları ülke
mahkemelerinde alınacağından yine Türk Mahkemeleri yetkili olacaktır. Buna
karşılık davanın belli süre içinde yabancı mahkemede açılması gerekecektir.
11.Genel olarak teminat
mektuplarının tazmini taleplerinin içeriği
Teminat mektupları Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Kararlarına göre garanti sözleşmesi sayıldığından ve garanti sözleşmesiyle
belli bir risk – her türlü risk değil – garanti edildiğinden mutlaka tazmin
taleplerinde teminat mektubu ile garanti edilen riskin gerçekleştiği
belirtilmelidir.
Banka teminat mektubu vermekle belli bir riski garanti
ettiğinden, mücerret bir borç altına girmediğinden “teminat mektubunuz irat kaydedilmiştir” veya sadece “ödeyiniz” şeklindeki veya benzeri
tazmin talepleri usulüne uygun bir tazmin talebi olmadığı gibi; teminat mektubu
ile garanti edilmeyen bir borcun – örneğin kira borcu – yerine getirilmediği
gerekçesi ile tazmin talebinde bulunulması geçersizdir.
Yazılı tazmin talebinde mutlaka lehtarın teminat
mektubu ile garanti edilen yükümlülüğü yerine getirmediği belirtilerek tazmin
talebinde bulunulmalıdır. Nitekim bazı Yargıtay kararlarında muhatabın garantör bankaya yazdığı ve
rizikonun gerçekleştiği açıklamasını içermeyen soyut yazısı yeterli
görülmemiştir denilmiştir (11.HD., 26.09.1979, 11.HD.,07.11.1983,
11.HD.,07.03.1986). Buna karşılık Yargıtay’ın daha sonraki bazı kararlarında,
tazmin talebinde riskin doğduğunu belirtmeye gerek olmadığının kabul edildiği
de görülmektedir (11.HD., 02.11.1993, 5977/7001; mahkemenin kararında direnmesi
üzerine HGK’da 19.04.1995, 11-134/408) özel daire kararına katılmıştır).
Usulüne uygun tazmin talebi; lehtara rucu açısından
önemli olup; banka usulüne uygun tazmin talebinde bulunulmasında ısrar etmeli;
özellikle vadeli teminat mektuplarında, son gün usulüne uygun olmayan bir
tazmin talebinin gelmesi ve ödeme halinde, lehtara rucu halinde ihtilaf
çıkabileceğini hesaba katmalıdır. Belli formatta yazılan tazmin taleplerini
aynı müşteriye karşı kabul eden bankanın, daha sonra uygulamasını değiştirecek bu
tür bir tazmin talebine reddetmesi halinde bankanın sorumluluğu yukarıda yapılan
açıklamalara göre belirlenecek, örneğin banka önce lehtarın yükümlülüğü
belirtilmeden yapılan tazmin taleplerini kabul etmesine karşılık daha sonra
usulüne uygun olmadığı sonucuna varırsa; ödemeyi reddedecek, muhatabın hukuki
açıdan daha önceki kabullere dayanması mümkün olmayacaktır.
12.Avans teminat mektuplarının
tazmini talepleri
Avans teminat mektupları ile bankanın sorumluluğu,
ödenen avansın geri ödenmesi riskini garanti ile sınırlıdır. Avans teminat
mektuplarının kesin teminat mektubu yerine kullanılmaları mümkün değildir. Bu
nedenle avans teminat mektuplarında muhatabın lehtar yükümlülüklerini yerine getirmemiştir ibaresini taşıyan
tazmin talepleri tartışma yaratabilecektir. Tazmin talebinin lehtar avansı iade yükümlülüğünün yerine
getirmemişler şeklinde olması isabetli olacaktır.
Vadeli bir teminat mektubunda vade sonuna kadar avansın
ödenmediğini veya iade edildiğini ya da alınan avansın geri ödenmiş olduğunu
lehtar kesin kanıtlarla ispat ederse, banka tazmin talebini reddedecektir.
Bir teminat mektubunda; banka riskin doğup doğmadığını
incelemeden; muhatabın lehtarın avansı iade etmediğini veya yükümlülüğünü
yerine getirmediğini bildiren ilk yazılı talebinde ödeme taahhüdünde bulunduğu
takdirde; tazmin talebini yerine getirecek ve lehtara rucu hakkı doğacaktır. Bu
nedenle teminat mektubu metninin “…
bankamız garanti ettiğinden adı geçenin yükümlülüğünü kısmen veya tamamen
yerine getirmediğini bildiren ilk yazılı talebinde … ödeyeceği” şeklinde düzenlenmesi halinde banka,
muhatabın “lehtarın yükümlülüğünü yerine getirmediğini” bildiren ilk yazılı
talebini avansın ödendiği, ancak geri alınmadığı şeklinde değerlendirme hakkına
sahiptir. Buna karşılık teminat mektubunda “… yükümlülüğünü yerine
getirmediği takdirde” veya benzeri ibareler teminat mektubu metninin şarta
bağlı bir teminat mektubu gibi algılanması riskini taşıyacak, teminat
mektubunun “muhatabın Lehtarın avansı
iade etmediğini bildiren ilk yazılı talebinde” şeklinde düzenlenmesi daha
uygun olacaktır.
Bir teminat mektubunda, bu teminat mektubuna ait garanti transfer ödemesinin … tarafından …
firmasına yapıldığı tarihte başlayacaktır şeklinde bir düzenleme varsa
teminat mektubu düzenleyen banka tazmin talebi halinde, avansın ödenip
ödenmediğini araştırma zorunda değildir. Buna karşılık lehtara avans ödemesinin
mektubu düzenleyen banka aracılığıyla yapılacağı kararlaştırılmış ise bankanın
avansın ödenip ödenemediğini araştırması gerekecektir.
Avans teminat mektuplarının metninde, “yapılan iş tutarında garanti edilen avans
tutarından düşüleceği” hükmü olsa dahi, muhatabın avans teminat mektubu
tutarının ödenmesini bildiren ilk yazılı talebinde; banka bu talebi yeterli
görerek ödeme ve lehtara rucu hakkına sahiptir. Lehtar avansın kısmen geri
ödendiği iddiası ile bankaya başvurduğu takdirde banka ancak kesin delil varsa kısmen ödeme yapacak,
yoksa lehtarın bankanın ödemesinden önce mahkemeye başvurarak ihtiyati tedbir kararı
aldırması gerekecektir.
13.Teminat mektuplarında risk
çıkışı
Teminat mektuplarında mektubun muhatabı tarafından
iade edilmesi; muhatabın bankayı ibra etmesi, vadeli teminat mektuplarında vade
sonuna kadar tazmin talebinde bulunulmayıp mektubun hükümsüz olması hallerinde
banka risk çıkışı yapacak; o miktarda müşterinin riskini azaltacak ve verilen
teminatları iade edecektir.
Buna karşılık
-
Vadesiz teminat
mektuplarında muhatap mektubu iade etmez veya bankayı ibra etmez ise; 10 yıllık
zamanaşımı süresi dolmaksızın risk çıkışı yapılması mümkün olmayacaktır. Riskin
sona erdiği kesin deliller ile ispatlanabildiği takdirde ise vadesiz teminat
mektuplarında da risk çıkışı yapılabilecektir
-
Teminat mektubu
bir kıymetli evrak olmadığından, muhatap mektubun aslını iade etmeden de tazmin
talebinde bulunabileceğinden, mektup kaybedilse, hatta lehtar tarafından iade
edilse dahi banka ile muhatap arasındaki garanti sözleşmesi ilişkisi devam
edebilecektir.
-
Teminat mektubu
lehtarının ya da muhatabının bilinememesi, aradan uzun yılların geçmesi sonucu
mektubun tazmin talebi ihtimalinin çok düşük olduğu hallerde dahi hukuki açıdan
risk çıkışı yapılamayacaktır.
-
Bankacılık
uygulamasında; risk çıkışı yapılabilmesi için muhataptan alınacak ibra
yazısının bir özelliği olmayacak; muhatabın bankayı tarihi, sayısı ve miktarı
belli teminat mektubu yükümlülüğünden kurtardığını, ibra ettiğini bildirmesi
yeterli olacaktır.
-
Teminat
mektubunun akıbetini sormak veya mektubun iadesini istemek için muhataba
ulaşılamaması mektubun geçerliliğini veya sona ermesini etkilemeyecektir.
-
Muhataba
ulaşılması, ancak muhatabın cevap vermemesi halinde sukut ikrardan gelir kuralı
uygulanamayacak muhataba yazılan yazılarda ne tür bir ifade kullanılırsa
kullanılsın muhatabın bankayı cevap vermemekle zımnen ibra ettiği ileri
sürülemeyecektir (BK. Md.6).
-
Vadeli teminat
mektuplarında süresi içinde, vadesiz teminat mektuplarında ise herhangi bir
zamanda mektubun aslının bankaya lehtar tarafından iadesi durumunda da bankanın
sorumluluğunun sona ereceğine dair teminat
mektuplarında yer alan ibareler geçerli olacak; bu ibarelere itiraz eden muhatap mektubu kabul etmeyecek; o takdirde
ise bankanın teminat mektubu yükümlülüğü doğmayacaktır. Lehtarın bu ibareleri
içeren sahte bir teminat mektubunu muhataba vermesi ve muhatabın teminat
mektubunu bir süre sonra bankaya ibraz etmesi halinde bankayı sahte teminat
mektubundan ötürü sorumlu tutmak mümkün olmayacaktır.
-
Teminat mektubu
metinlerinde garanti edilen meblağ – örneğin yazı ve rakam ile ifade edilen
meblağların farklı olması – vade – örneğin iş bu teminat mektubu – ……. tarihine
kadar geçerlidir yanı sıra iş bu teminat
mektubu vadesizdir vd diğer çelişkilerin bulunması halinde, garanti
sözleşmeleri kıymetli evrak olmadığından, T. Ticaret Kanununun bu konudaki düzenlemeleri
teminat mektuplarına uygulanamayacak; teminat mektupları Borçlar Kanununun
genel hükümlerine tabi olduğundan, BK. 1. maddesine göre iki taraf karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan
ettikleri takdirde akit tamam olacağından; gerek vade ve gerekse miktar
akdin esaslı noktalarını oluşturduğundan (BK. Md. 2); geçerli bir teminat
mektubundan söz edilemeyecektir.
-
Yargıtay’ın,
riskin vade tarihine kadar doğduğunun ispatlanması halinde bankanın on yıllık
zamanaşımı süresi içinde takip edilebileceği konusundaki yerleşik kararları
nedeniyle BK. 110. maddesine 1981 yılında eklenen fıkrada muayyen bir müddet için yapılan taahhütlerde, müddetin bitimine kadar
taahhüt edene yazılı olarak başvurulmaması halinde taahhüdün hükümsüz olacağına
dair sözleşme muteberdir denilmiştir. Bankaya başvurma ile esas itibariyle
bu başvurunun bankaya ulaşması anlaşılacak ise de, ihtilafları önlemek için, vadeli
teminat mektuplarında vade sonuna kadar
elimize geçecek şekilde tazmin talebinde bulunulmadığı takdirde iş bu teminat mektubu
hükümsüz olacaktır veya benzeri bir ibareye yer verilmesi halinde vade
sonuna kadar tazmin talebinde bulunulmadığu takdirde bankanın garantisi son
bulacak; aksi takdirde riskin vade içinde doğması ve bu hususu muhatabın ispat
etmesi halinde on yıllık zamanaşımı süresi içinde bankadan mektubun tazmini
istenebilecektir. Bu ibarenin Türk Hukukuna tabi Türkçe ya da yabancı dilde tüm
teminat mektuplarına konulması gerekmektedir.
Bu ibare yerine tazmin
talebi vade tarihine kadar yapılmalıdır ibaresi yeterli olmayabilecektir.
BK. 110/2. maddesinde “… yazılı
başvurulmaması halinde taahhüdün hükümsüz olacağının belirtilmesi”
gerekmekte, bu şekilde muhatap ikaz edilmekte, dikkati çekilmektedir (BK.
110/2).
-
Banka teminat
mektuplarına teminat mektubunun aslının
iade edilmesi halinde bankanın garantisinin son bulacağı şeklindeki
ibareler, mektubun lehtarı tarafından iadesini kapsamayacak, teminat mektubunun
muhatap tarafından iadesi halinde geçerli olacak; mektubun lehtar tarafından
iadesi halinde muhatap teminat mektubunun iradesi dışında lehtarın eline
geçtiği, teminat mektubunun kıymetli evrak olmadığı, bankanın yükümlüğünün
devam ettiği iddiasında da bulunabilecektir.
Bu durumda mektubun muhatap tarafından iade edilmesi
halinde bankaca çıkışı yapılabilecek; muhatabın sehven mektubu iade ettiğini
ileri sürmesi ve ispat etmesi halinde ise; banka risk çıkışı nedeniyle uğradığı
zararı muhataptan talep edilebilecektir.
“Mektubun
lehtar tarafından iadesi halinde de bankanın yükümlülüğünün son bulacağı” şeklinde bir ibare ise mektubun aslının muhataba
ulaşması halinde geçerli olacaktır.
-
Teminat mektubu
süresinden önce muhataptan teslim alınarak lehtar tarafından bankaya teslim
edilirse, banka risk çıkışı yapmadan muhataba başvurmalı ve muhatabın mektubu
bankaya iadesi için lehtara verdiğine ve mümkünse ayrıca bankayı
yükümlülüğünden kurtardığına veya ibra ettiğine dair bir yazılı beyanını
almalıdır.
Lehtarın bankaya iade ettiği mektup nedeniyle
muhatabın cevap veya ibraname vermemesi halinde; mektubun aslı bankanın elinde
olacağı için hukuki sorun çıkabilecek, banka muhatabın tazmin talebini yerine
getirirse, lehtar bankaya mektubun aslının iade edildiğini, ödememsi
gerektiğini ileri sürebilecek; mektubun aslı iade edildiği gerekçesi ile
muhatabın tazmin talebi banka tarafından reddedildiği takdirde ise muhatap mektubu
kendisinin iade etmediği, garanti sözleşmesinin şekle tabi olmadığı; mektubun
aslı ibraz edilmeden de; banka ile aralarındaki garanti sözleşmesi nedeniyle
tazmin talebinin hukuka uygun olduğu savunmasını yapabilecektir.
Burada banka her somut olayda değerlendirme yapacak;
ancak hukuken lehtara rucu etmede ciddi engellerin bulunduğu sonucuna varırsa; tereddüt
halinde durumun yargı kararı ile belirlenmesini tercih edebilecek; muhatabın
açacağı davayı kazanması halinde bu kesin hüküm lehtara rucu etmesine imkan
verecektir.
14.Teminat mektuplarında zamanaşımı
Vadeli teminat mektuplarında vade sonuna kadar tazmin
talebinde bulunulmadığı takdirde BK. 110/2 maddesi uyarınca teminat mektubu
hükümsüz olacağından zamanaşımı sorunu yaşanmayacak, buna karşılık vadesiz
teminat mektuplarında on yıllık zamanaşımı süresinin ne zaman başlayacağı sorun
yaratacaktır.
BK. 128. maddesine göre sözleşmelerde on yıllık
zamanaşımı (Md. 125) alacağın muaccel
olduğu zamandan başlar, alacağın muacceliyeti bir ihbar vukuuna tabi ise mururu
zaman bu ihbarın verilebileceği günden başlar. Borçlar Kanununun muaccel borç başlıklı 74. maddesine göre
Ecel meşrut olmadığı veya işin
mahiyetinden anlaşılmadığı takdirde borcun hemen ifa ve derhal icrası talep
olunabilir. Teminat mektupları ile bir risk garanti edildiğinden ve banka
ilk talepte ödeme yükümlülüğü altına girdiğinden, riskin doğduğu andan –
muaccel olduğu andan – itibaren muhatabın borcun yerine getirilmesini talep
hakkı doğmaktadır. Buna karşılık, bankanın riskin doğup doğmadığını araştırmaksızın
ilk talepte ödeme yükümlülüğü nedeniyle; on yıllık zamanaşımı süresinin tazmin
talebi olmadan da, teminat mektubunun verildiği tarihten itibaren başladığını
ileri sürmek mümkün değildir.
BK. 110/2. maddesindeki koşulu içermeyen vadeli banka
teminat mektuplarında, riskin vade içinde doğduğu tarihten itibaren on yıllık
zamanaşımı işlemekte ise de; bu tarihin tespit edilememesi halinde on yıllık
süre en geç mektubun vadesinin sona erdiği tarihte başlayacaktır.
Vadesiz teminat mektuplarında ise; riskin doğup
doğmadığının, doğdu ise hangi tarihte doğduğunun tespit edilemediği takdirde
hukuken bankanın garantisi devam edecek, muhatabın vadesiz mektup tarihinden
itibaren 10 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra bankanın zamanaşımı def’ini
ileri sürmesi düşünülebilir ise de; karşı tarafın itirazı halinde riskin
doğduğu tarihi bankanın ispat etmesi gerekecektir.
Bankanın her zaman örneğin 20-30 yıl geçtikten sonra
mektubun tazmininin istenmesi halinde zamanaşımından bağımsız olarak; riskin
doğmadığını veya sona erdiğini iddia ve ispat etmesi mümkün olacaktır.
Buna karşılık vadesiz teminat mektuplarında 20-30 yıl
geçmiş olması, muhatabın tazmin talebinde bulunmamış olması, muhatabı veya
lehtarın bulunamaması gibi gerçeklerle teminat mektubunun bir iç işlem olarak
teminat mektubunu iptal etmesi hukuken geçersiz olacaktır.
BK. 139. maddesine göre iptidaen mururu zamandan feragat batıl olduğundan teminat mektubuna
örneğin bu teminat mektubu düzenleme
tarihinden itibaren on yıl sonra zamanaşımına uğrar veya benzer ibarelerin
konulması, muhatap açısından zamanaşımı gerçekleşmeden zamanaşımından feragat
sayılacağından geçersiz olacaktır.
15.Teminat mektuplarının yabancı
hukuka tabi olması – yabancı mahkemelerin yetkisi
Bir Türk bankasının verdiği teminat mektubunun veya
kontrgarantisinin lehtarının veya muhatabının yabancı olması ya da bir yabancı
ülke bankasının verdiği teminat mektubunun ya da kontrgarantisinin muhatabının
veya lehtarının Türk olması halinde devletler özel hukuk kuralları devreye
girecektir.
Devletler özel hukuk kurallarını her ülke kendi
mevzuatında belirlemiştir. Bu konuları düzenleyen kanun 5718 sayılı (RG.
12.12.2007, sa:26728) Milletlerarası Özel hukuk ve Usul Hukuku Hakkında kanun
(MÖHUK) dur.
5718 sayılı MÖHUK teminat mektubunda yabancılık unsuru
bulunması halinde uygulanacaktır (MÖHUK Md. 1). Yabancılık unsuru Yasada
tanımlanmamıştır. Buna karşılık Yargıtay bir kararında (HGK 06.05.1998,
12-287/325. YKD Eylül 1998, sh.1269); Borç
ilişkisi yabancılık unsuru taşımalıdır. Uyuşmazlığın doğduğu borç ilişkisinde
taraflardan birinin veya her ikisinin yabancı olması veya akdin yapıldığı yerin
veya icra yerinin yabancı ülke olması veya akit konusunun yabancı ülkede
bulunması veya borç ilişkisinin yabancı ülkede doğması veya borç ilişkisine
uygulanacak hukukun yabancı bir hukuk olması gibi bir yabancılık unsurunun
bulunması gereklidir. Yabancılık unsuru taşımayan bir borç ilişkisi için
yabancı ülke mahkemelerine yetki veren anlaşma Türk Hukuku yönünden geçerli
olamaz.
5718 sayılı Yasanın 24/4. maddesinde Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları
halinde sözleşmeden doğan ilişkiye, o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuk
uygulanır denilmekte ve bu hukuk “…
ticari faaliyetler gereği kurulan sözleşmelerde karakteristik edim borçlusunun
iş yeri, bulunmadığı takdirde yerleşim yeri hukuku, karakteristik edim
borçlusunun birden fazla işyeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki
içinde bulunan iş yeri hukuku olarak kabul edilir” denilmektedir.
Türkiye’de faaliyette bulunan bir banka tarafından
Türkiye’de verilen örneğin muhatabı yabancı olan bir teminat mektubu veya
kontrgaranti nedeniyle Türk bankası Türkiye’de dava edildiğinde Türk Hukuku
uygulanacaktır.
5718 sayılı Yasaya göre taraflar teminat mektubunun
yabancı bir hukuka tabi olmasını da kabul edebilirler. 24/1. maddesine göre
sözleşmeden doğan bir borç ilişkisi
tarafların açık olarak seçtikleri hukuka tabidir. 24/3. maddeye göre hukuk
seçimi her zaman yapılabilir, değiştirilebilir. Sözleşmenin kurulmasından
sonraki hukuk seçimi, üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak kaydıyla, geriye
etkili olarak geçerlidir. Bir Türk bankasının verdiği teminat mektubunda
taraflar Türk olsa da yabancı hukuku seçebilirler, o takdirde yabancılık unsuru
oluşur.
5718 sayılı Yasanın
40. maddesinde göre Türk
mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki
kuralları tayin eder.
Türk Bankasının verdiği teminat mektubunda sadece
yabancı hukukun uygulanacağının kabul edilmesi; hukuku kabul edilen ülkenin
mahkemelerinin yetkili olduğu anlamına gelmez. Türk Bankası ikametgahının
bulunduğu Türkiye’de HUMK hükümlerine göre dava edilebilecektir, Yabancı hukukun uygulanması başlıklı 2.
maddeye göre Hakim Türk kanunlar ihtilafı
kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku resen uygular.
Hakim yetkili yabancı hukukun muhtevasının tespitinde tarafların yardımını
isteyebilir. Yabancı hukukun olaya ilişkin hükümlerinin tüm araştırmalara
rağmen tespit edilememesi halinde Türk Hukuku uygulanır. 2. madde öncelikle
uygulanacağından HUMK 76. maddede yer alan; yabancı hukuka istinat eden tarafın
o kanun hükmünü ispatla yükümlü olduğu, ispat olunamazsa Türk Hukukunun
uygulanacağı şeklindeki düzenleme geçerliliğini yitirmiştir.
Türk Bankası tarafından verilen teminat mektubunda,
yabancı hukukun uygulanması yanı sıra, yabancı mahkemeler de yetkili kabul
edilebilir. Buna karşılık yabancılık unsuru bulunmayan bir teminat mektubunda
sadece yabancı mahkemelerin yetkili kılınması Türk Hukuk yönünden geçerli
değildir.
Bir Türk bankası tarafından verilen ve yabancı unsuru
içeren teminat mektubu nedeniyle, Türk bankasının yabancı ülkede dava
edilebilmesi MÖHUK 47. maddede düzenlenmiştir.
Yetki
anlaşmaları ve sınırları başlıklı 47. maddeye göre … taraflar, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç
ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi
konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat edilmesi hâlinde
geçerli olur. Dava, ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya
Türk mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması hâlinde yetkili Türk
mahkemesinde görülür.
Bu açıklamalar göz önünde
tutularak;
-
Türkiye’deki bankalar tarafından verilen teminat
mektuplarında yabancı hukuk ve yabancı mahkeme seçilmiş olması halinde,
mektubun düzenlendiği yer hukuku olan “Türk hukuku” uygulanmaz ve “Türk
mahkemeleri” yetkili değildir.
-
Bir Türk bankası tarafından verilen teminat
mektubunda yabancı hukukun ve mahkemelerin yetkili kılınması halinde; Türk
bankası yabancı ülkede dava edilebilecek ve yabancı mahkeme kararı, Türk
bankasının o ülkede mal varlığı varsa icraya konulabilecektir. Yabancı
mahkemenin kesinleşmiş kararının Türkiye’de icraya konulması; Türk
mahkemesinden tenfiz kararı alınmasına bağlıdır (MÖHUK Md. 50/1). Türk
mahkemesinin tenfiz kararı verebilmesi için Türkiye ile ilamın verildiği devlet
arasında karşılıklık esasına dayanan bir anlaşmanın yahut o devlette Türk
mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan kanun hükmünün veya
fiili uygulamanın bulunması gerekir (MÖHUK Md. 54).
-
Bir Türk bankasının yurt dışı şubesi tarafından
verilmiş olan teminat mektubunun ödenmesinin durdurulması hukuken ancak o
ülkede alınacak bir ihtiyati tedbir kararı ile olur. Türk mahkemesinin bu
konuda vereceği bir ihtiyati tedbir kararı ancak Türkiye’de uygulanabilir.
Karara itiraz üzerine tedbirin kaldırılması gerekir. Kaldırılmadığı takdirde de
kararın uygulanması mümkün değildir. Bankanın yabancı ülkedeki şubesi Türk
Mahkemesinin ihtiyati tedbir kararını dikkate alamaz.
-
Belirli bir mahkemeye hitaben düzenlenen teminat
mektubunun – örneğin Türk mahkemesinde dava açan yabancının, mahkemenin teminat
talebi üzerine veya tehiri için verilen teminat mektupları – tazmininin,
muhatap mahkeme tarafından teminat mektubundaki riskin doğduğu belirtilerek
istenmesi gerekir. Ancak Yargıtay’ın genel olarak muhatabın risk belirtilmeden
istenen yazılı tazmin talebini yeterli bulan kararları da bulunmaktadır. Açık
bir yazılı tazmin talebinde bulunmadan bankaya bazı belgeler gönderilmesi ve bu
belgelerden teminat mektubundaki riskin gerçekleştiğinin anlaşılması; muhatap
mahkemeye verilen teminat mektupları açısından yeterli bulunabilir. Buna
karşılık mektupta belirtilen muhatap mahkeme dışındaki bir mahkemenin tazmin
talebi geçerli sayılamaz. Buna rağmen ödeme yapılması ve bunun lehtar
tarafından öğrenilmesi veya daha sonra ortaya çıkması halinde, lehtara rucu
açısından sorun çıkabilecektir.
16.Milletler Arası Ticaret Odasının (MTO) garantilere
ilişkin 758 Sayılı bir örnek kuralları
MTO’nun 1991 yılında kabul ettiği 458 sayılı
garantilere ilişkin bir örnek kurallar revize edilmiş ve 758 sayılı kuralların
01 Temmuz 2010 da yürürlüğe girmesi kabul edilmiştir.
Gerek 458 sayılı kuralların ve gerekse 758
sayılı kuralların uygulanabilmesi için teminat mektuplarında bu kuralların uygulanacağı konusunda açık
düzenleme yapılması gerekmektedir.
Bu kurallar 600 sayılı akreditiflerle ilgili
kurallara tabi olan stand by letter of credit’lerle – garanti akreditifleri –
büyük paralellik içermektedirler. Garanti akreditifleri ile banka teminat
mektupları arasındaki en önemli farklılık; banka teminat mektuplarının bir
garanti sözleşmesi oluşturmalarına; teminat mektubu ile bir risk garanti
edilmesine ve riskin doğmaması ya da sona ermesi halinde bankanın ödeme
yükümlülüğünün bulunmamasına karşılık, garanti akreditiflerinde bankanın
taahhüdü; belli bir belgenin veya belgelerin ibrazı karşılığında ödeme
yapılması ile ilgili olup bir garanti sözleşmesi değil, mal akreditiflerde
olduğu gibi kendine özgü bir sözleşme oluşturduğundan muhatabın ilk yazılı
talebinde lehtar ya da banka riskin doğmadığını ya da sona erdiğini ileri
süremeyecek, ödeme zorunda kalacaklardır.
758 sayılı kurallarda:
-
Mektubun tazmininin sadece mektubu veren banka
şubesinden veya mektupta belirtilen yerde istenebilmesi (Md. 14.a-i)
-
Muhatabın tazmin talebinde bulunurken, lehtarın
yükümlülüklerini hangi bakımdan ihlal ettiğini bildirme zorunluluğu (Md. 15/a)
-
Teminat mektubunda uzat ya da öde kaydı
(Md.23/a)
-
Mücbir sebepler (Md.26)
-
Vadesiz teminat mektuplarının 3 yıl vadeli
sayılması (Md.25/c)
-
Muhatabın tazmin talebi üzerine lehtarın gecikmeksizin
bilgilendirilmesi (Md. 16)
-
Bankanın tazmin talebini aldığı tarihten
itibaren beş iş günü içinde uygunluğunu inceleme, talebin uygun olduğunu
belirlediğinde veya beş işgünü süreyi geçirdiğinde ödeme yükümlülüğü (Md. 20)
-
Bankanın tazmin talebini ancak, her bir
uygunsuzluk konusunu belirterek ret edebileceği (Md. 26/d)
gibi hususlar ülkemizdeki teminat mektubu
uygulamalarından ve Yargı kararlarından farklılık göstermektedir.
Bu açıklamalar göz önünde
tutulduğunda;
-
11. maddeye göre – aynı şekilde Md. 16 ve Md. 22
– banka tarafından muhatabın tazmin talebini gecikmeksizin lehtara bildirilmesi
ve bankanın Md. 20/a beş iş günü içinde ödeme yükümlülüğü; lehtarın
mahkemelerden ihtiyati tedbir kararı almasına imkan verecek; bu da teminat
mektuplarına duyulan güveni ortadan kaldıracaktır. Ayrıca lehtara tazmin talebi
bildirilmeden muhataba ödeme yapılması halinde, lehtar tazmin talebinin haksız
olduğu ancak ihtiyati tedbir kararı almasının engellendiği iddiasında
bulunabilecektir.
-
15/a maddede; muhatabın tazmin talebinde bulunur
iken, lehtarın yükümlülüklerini hangi bakımdan ihlal ettiğini belirtmesi
zorunlu kılınmaktadır. Türk banka uygulamasında ise muhatabın tazmin talebinde
lehtarın yürürlüklerini yerine
getirmediğini beyan etmesi yeterli bulunmaktadır. Muhatabın tazmin talebini
gerekçelerine yer verilmesi hukuki ihtilaflara yer verebilecek, bankanın bu
gerekçeleri yeterli görmemesi ve ödeme yapmaması gerektiği kendisine rucu
edilemeyeceği konusunda lehtarın iddiaları ortaya çıkabilecektir.
-
15/b maddesinde bu husus lehine kontrgaranti
düzenlenen banka açısından da tekrarlanmaktadır.
-
15/c maddesinde; 15/a ve 15/b maddelerinin
uygulanmasının, teminat mektubunda hariç bırakabileceği öngörülmektedir. Belirtmek
gerekir ki, teminat mektubunda 758 sayılı bir örnek kuralların istenilen
herhangi maddesini veya maddelerini de geçerli olarak hariç bırakmak mümkündür.
-
19. madde; teminat mektubunda bazı belgelerin
ibrazı öngörülmüşse – şartlı bir teminat mektubu – bankanın akreditiflerde olduğu
gibi bu belgeleri dış görünüşleri itibariyle incelme hakkının bulunduğu
düzenlemektedir. Bu madde şartlı teminat mektubu düzenleyen bankanın lehinedir.
-
20/c maddesine göre, ödeme bankanın teminat
mektubunu veya kontrgarantiyi düzenleyen şubesinde yapılacaktır. Bu fıkra
bankanın tüm şubelerine muhatabın tazmin talebini yapabileceği şeklindeki
uygulamaya aykırıdır.
-
Teminat mektuplarında muhatabın uzat ya da öde şeklindeki bir beyanı
riskin gerçekleştiği ve lehtarın yükümlülüğünü yerine getirmediği şeklinde bir
açıklamayı içermediğinden usulüne uygun bir tazmin talebi sayılamaz. Ancak
Yargıtay bir kararında bu beyanı geçerli bir tazmin talebi saymıştır (11. HD.,
24.05.1999, 2510/4369).
23/a maddesi bu konuda farklı bir çözüm
öngörmüş; muhatabın uzat ya da öde talebini
içeren bir teminat mektubu garanti veren bankanın 30 takvim gününü aşmayan bir
süre için ödemeyi askıya alma hakkını tanımıştır.
23/b maddesine göre kontrgaranti veren
banka, uzat ya da öde talebinin yapılması halinde teminat mektubunu veren
bankanın ödeme talebini askıya aldığı süreden 4 takvim gününü aşmayan bir süre
için ödemeyi askıya alabilecektir.
Uzat ya da ödeme talepleri kabul edilerek süre
uzatılır ise ödeme talebi geri çekilmiş sayılacaktır. O takdirde muhatabın
verilen süre içinde tazmin talebinde bulunabileceği – 23. maddede açıkça belirtilmese
dahi – kabul edilecektir. Eğer uzatma teklifleri kabul edilmez ise gerek
garanti veren banka, gerekse
kontrgaranti veren banka ödeme yükümlülüğü altında olacak (Md. 23/d) ya Md. 25/c
de akreditiflere paralel biçimde her teminat mektubunun da vadeli olması
gerektiği kabul edilerek, mektupta vade yoksa garanti düzenlendiği tarihten üç
yıl sonra hükümden düşecek, diğer bir deyişle mektup 3 yıl vadeli sayılacaktır.
Vadesiz bir kontrgaranti ise teminat mektubunun hükümden düşmesinden 30 gün
sonra sona erecektir. Ancak bu düzenleme yeterli olmayıp, gerek vadeli teminat
mektuplarında (Md. 25/b) gerekse üç yıl vadeli kabul edilen teminat
mektuplarında BK. 110/2. maddesindeki vade
sonuna kadar – üç yılın sonuna kadar tazmin talebinde bulunulmadığı takdirde ibaresinin
mutlaka teminat mektubuna ilavesi gerekecektir.
-
26. madde mücbir sebepleri düzenlenmektedir. Ödemeyi
engelleyen ihtiyati tedbir gibi garanti
veren bankanın ya da kontrgarantinin kontrolü dışındaki herhangi bir neden de
mücbir sebep sayılacaktır.
Mücbir sebebin varlığı nedeniyle garantinin
vadesi son bulduğu takdirde teminat mektubunun veya kontrgarantinin vadesi, vade
tarihlerinden itibaren her defasında 30 takvim günlük süreler kadar uzatılacak
ve talimat veren tarafa bildirilecektir.
Vadesinde tazmin talebi yapılmış, ancak ödemeden
önce mücbir sebep – tedbir konulmuş ise – tedbir kalkınca ödeme yapılacaktır.
Bu durumda kontrgarantinin son bulmuş olsa bile mücbir sebebin sona ermesinden
sonraki 30 gün içinde teminat mektubunu düzenleyen banka kontrgarandan tazmin
talebinde bulunabilecektir. Bunun için kontrgarantinin de 758 bir örnek
kurallara tabi olduğu belirtilmelidir.
33/g maddesinde; muhatabın garanti altındaki hakları
ve elde edeceği fonları – alacakları – bu temlike uygulanacak Yasa hükümlerine
tabi olmak üzere temlik edebileceği kabul edildikten sonra ancak teminat
mektubu veren banka garantör temlik
konusu fonları ödemeyi kabul etmediği sürece, bu fonları temlik lehtarına –
alana – ödemekle yükümlü olmayacaktır denilmektedir.
BK. 162. maddede sözleşme ile menedilmiş
olmadıkça, borçlunun – garanti veren bankanın – rızasını aramaksızın alacaklı –
muhatap – alacağını üçüncü bir kişiye temlik edebilecektir. 33/g maddesinde
alacak temliki borçlunun kabulüne bağlı tutulduğundan Türk Hukuku açısından da geçerli
sayılacaktır.
Yukarıda değinilen hususlar göz önünde tutulduğunda,
758 sayılı bir örnek kuralların teminat mektuplarının garanti sözleşmesi
niteliğine, Türk Hukuku uygulamasına aykırı düşmeyecek ve bankaları yeni
riskler altına sokmayacak şekilde, 758 sayılı Kuralların uygulanmayacak
maddelerinin teminat mektubunda belirtilmesi şartı ile uygulanabileceği sonucuna
varılmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder